يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يُخْرِجُ | çıkarır |
|
2 | الْحَيَّ | diri |
|
3 | مِنَ | -den |
|
4 | الْمَيِّتِ | ölü- |
|
5 | وَيُخْرِجُ | ve çıkarır |
|
6 | الْمَيِّتَ | ölü |
|
7 | مِنَ | -den |
|
8 | الْحَيِّ | diri- |
|
9 | وَيُحْيِي | ve diriltir |
|
10 | الْأَرْضَ | yeri |
|
11 | بَعْدَ | sonra |
|
12 | مَوْتِهَا | ölümünden |
|
13 | وَكَذَٰلِكَ | işte siz de öyle |
|
14 | تُخْرَجُونَ | çıkarılacaksınız |
|
Cenâb-ı Allah’ın ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkardığını belirten ifade değişik şekillerde açıklanmıştır (bk. Âl-i İmrân 3/27; Yunus 10/31). Râzî önceki âyetlerde akşam vaktine erişmekten ve sabah kalkmaktan söz edildiğini hatırlatarak, bu bağlamda uykudan uyanma ve uykuya dalma olayına dikkat çekildiğini, bunların da Allah’ın irade ve kudretinin eseri olduğu gerçeğine işaret ettiğini belirtir (XXV, 107).
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ
Fiil cümlesidir. يُخْرِجُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الْحَيَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مِنَ الْمَيِّتِ car mecruru يُخْرِجُ fiiline mütealliktir. يُخْرِجُ atıf harfi وَ ‘la önceki يُخْرِجُ ‘ye matuftur.
الْمَيِّتَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مِنَ الْحَيِّ car mecruru يُخْرِجُ fiiline mütealliktir. يُحْـيِ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
يُحْـيِ fiili يِ üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الْاَرْضَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
بَعْدَ zaman zarfı, يُحْـيِ fiiline mütealliktir. مَوْتِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُخْرِجُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi خرج ‘dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَ harf-i cerdir. مثل (gibi) demektir. Bu ibare, amili تُخْرَجُونَ۟ olan mahzuf mef’ûlu mutlaka mütealliktir. ذٰ işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir.
تُخْرَجُونَ۟ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
تُخْرَجُونَ۟ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi خرج ‘dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupta gelen وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ cümlesi, makabline hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
Yine aynı üslupta gelen وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ cümlesinin makabline atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Cümlede fiillerin muzari sıygada gelmesi hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ cümlesiyle, وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ cümlesi arasında dörtlü mukabele ve aks sanatı vardır.
يُخْرِجُ fiilinde irsâd sanatı vardır. Ayetin son kelimesi olarak da bu fiil gelmiştir.
يُخْرِجُ - تُخْرَجُونَ۟ ve مَوْتِهَاۜ - الْمَيِّتَ ile يُحْـيِ - الْحَيِّ gruplarındaki kelimeler arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
حَيِّ - مَيِّتَ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab, mürâât-ı nazîr ve bu kelimeler ile يُخْرِجُ fiilinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l- acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ [Ölüden diriyi çıkartır] cümlesinde, latif bir istiare vardır. Yüce Allah mümin için diriyi, kâfir için de ölüyü müstear olarak kullanmıştır. Bu, son derece güzel bir istiaredir. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir)
Bu ayette cümlelerin birbirine atfındaki ortak yön; cümlelerin manaen ve lafzen haber olması ve her iki cümledeki müsned ve müsnedün ileyhin aynı olmasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ifadesinde fiillerin müteallikleri arasında aks gerçekleşmiştir. Aks (tebdîl) çaprazlama demektir. Beyitte veya cümlede kelimelerin sırasını değiştirerek tekrarlama sanatıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İşte bu da, ölüm sonrası hayatın gerçekleşeceğine apaçık delalet eden kuvvetli bir delildir; çünkü ilk yaratılmalarının, o hayatı iade edeceğine delaleti, ölüden dirinin çıkarılması diriden de ölünün çıkarılması ve ölümünden sonra yeryüzünün canlandırılmasının, bu ikinci hayata delaletinden daha zahirdir. (Kurtubî)
Allah Teâlâ, diriden ölüyü ölüden diriyi çıkardığını, yeryüzünü ölümünden sonra dirittiğini belirttikten sonra, tekrar yaratılacaksınız diyerek ilk yaratmanın, tekrar yaratılmaya delil olduğunu, ilk yaratanın tekrar yaratmaya muktedir olacağını belirtmiştir. Bu şekilde deliller sunarak gerçeği ortaya koyma üslubu, mezheb-i kelamî sanatıdır.
وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟
وَ atıf harfidir. Ayetin son cümlesi, …وَيُحْـيِ الْاَرْضَ cümlesine, hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. كَذٰلِكَ , amili تُخْرَجُونَ۟ olan mahzuf mef’ûlu mutlaka mütealliktir.
كَذٰلِكَ (İşte böyle), aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki isti’mali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
Ebüssuûd Efendi, tezyîl ve itiraz cümlesi olduğu görüşündedir.
Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Muzari fiil teceddüt ve istimrar ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
تُخْرَجُونَ۟ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina, naibu failin bu fiilide bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
Kuran-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir. تُخْرَجُونَ fiilinde de bir tehdit ve uyarı olduğu düşünülebilir. Fiil bize döndürmekle kalmaz, gereken cezayı veririz manası da taşımaktadır. Lâzım zikredilmiş, melzûm kastedilmiştir. Mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
Ayetin başındaki كذلك sözü son derece kısa ve müstakil bir cümledir. Manası başka bir manaya sürükler. Ancak öncesinde bunu açıkça ifade edecek müstakil bir lafız yoktur. Öyle ki bu bir şeye benzetmek istenirse bundan daha kâmil olan bir başka şekil bulunamaz. Bu cümle Kur’ânı Kerîm'de gerçekten çok geçer, en güzel geldiği yer de burada görüldüğü gibi farklı konuların arasında ve kelamın mafsalında tek bir hakikat için gelmesidir. (Muhammed Ebu Mûsâ, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 28, s. 101)
Bu ifadedeki ك harfi ‘misil’ manasındadır ancak neyin misli olduğu açık değildir. İşaret ismi ise bir merci gerektirir. İşaret ismi ك ile birleşmiştir ve bunlarda bir kapalılık söz konusudur. Çünkü muşârun ileyh bilinmedikçe bir şey ifade etmeyen, işaret ismi ile ك ‘ten oluşmuştur. Bu bina önemli mafsallarda gelen kapalı bir terkiptir. Bize ‘’arkadan gelecek olan şeyler şu anda bulunduğunuzdan daha yüce bir makamdır’’ der. (Muhammed Ebu Mûsâ, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhân/54, s. 177, 205)