Rûm Sûresi 23. Ayet

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ  ...

Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan istemeniz de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمِنْ -nden (biri de)
2 ايَاتِهِ O’nun ayetleri- ا ي ي
3 مَنَامُكُمْ uyumanızdır ن و م
4 بِاللَّيْلِ geceleyin ل ي ل
5 وَالنَّهَارِ ve gündüzün ن ه ر
6 وَابْتِغَاؤُكُمْ ve aramanızdır ب غ ي
7 مِنْ -ndan
8 فَضْلِهِ O’nun lutfu- ف ض ل
9 إِنَّ şüphesiz
10 فِي vardır
11 ذَٰلِكَ bunda
12 لَايَاتٍ ibretler ا ي ي
13 لِقَوْمٍ bir toplum için ق و م
14 يَسْمَعُونَ işiten س م ع
 

İnsanın günlük yaşantısının iki temel görünümünden biri çalışmak diğeri dinlenmektir. Dinlenmenin doruk noktasını uyumak oluşturur; çalışmanın da en değerli biçimi, Allah’ın kendisine lutfedeceği nasibi aramak yani ulvî bir amaç uğruna gayret sarfetmektir. Günlük hayatın akışı içinde sıradan bir olay olarak gördüğümüz uyumanın gerçekte ne büyük bir nimet olduğunu ancak uyuyamama rahatsızlığı çekenler ile bazı dert ve ıstıraplar sebebiyle uykusuz kalanlar idrak edebilir. Şu beyitte bu husus çok güzel dile getirilmiştir: “Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir / Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat” (En uzun geceyi astrolog ve vakit uzmanı ne bilir. Gecelerin kaç saat olduğunu dert sahibine sor). Âyette uyumanın çalışmadan önce zikredilmesi de bunun önemine yapılmış bir vurgu sayılabilir. Zira çalışabilmek için istirahat gereklidir; yine istirahat vücudun tabii ihtiyacıdır, özünde gereklilik vardır, çalışma ise ihtiyaçlara göre devreye girer (Râzî, XXV, 112). 

Normal çalışma düzeni içinde çoğu defa önemi farkedilmese de iş güç sahibi olmak hayatın düzen ve anlam kazanmasında büyük bir etkiye sahiptir. Konunun toplumsal boyutunu daha iyi görebilmek için, bir taraftan işsizlik probleminin çözümü amacıyla insanlığın geniş kapsamlı özel örgütler kurduğu gerçeğine, diğer taraftan da günümüz fütüroloji çalışmalarının ana konularından birini iş hayatındaki daralma ve tatil zamanlarının artması karşısında insan için uygun meşguliyetler bulunmasının oluşturduğuna dikkat etmek gerekir. 

Âyet, çalışma konusuna sadece insan hayatındaki önemi açısından değinmiş olmayıp şu mesajları da içermektedir: a) İnsan çalışmalı, fakat elde ettiği nasibi kendinden bilmemeli, Allah’ın lutfu olduğu bilincini taşımalıdır. b) “Allah’ın lutfundan” şeklinde çevrilen min fadlihî ifadesinde “ziyade ve artma” anlamı vardır; şu halde kişi her gün kendini geliştirme, yükselme ve mevcut imkânlarını daha da arttırma çabası içinde olmalıdır. c) Nasibi aramaya koyulmak Allah’ın lutfunu sezmek ve ummaktır, hatta çalışarak kısmeti arayabilmenin kendisi bile Allah’ın fazlındandır (Elmalılı, VI, 3814).

Bunlardan dersler çıkarılabilmesi, “dinleyen kimselerden olma” şar­tına bağlanmıştır ki bu, gerçeklere kulaklarını tıkamamış, bilincini doğruları ve yanlışları ayırt etmeye açık tutan kişileri ifade etmektedir (Zemahşerî, III, 201).

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 305-306
 

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ 

 

Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur.  مِنْ اٰيَاتِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

مَنَامُ  muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. بِالَّيْلِ  car mecruru  مَنَامُكُمْ ‘e mütealliktir.

النَّهَارِ  atıf harfi وَ ‘la  الَّيْلِ ‘e matuftur.  ابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ  atıf harfi وَ ‘la  مَنَامُكُمْ ‘e matuftur.

مِنْ فَضْلِه  car mecruru  ابْتِغَٓاؤُ۬ ‘ya mütealliktir. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ف۪ي ذٰلِكَ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

اٰيَاتٍ  kelimesi  اِنَّ ’nin muahhar ismi olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.

لِقَوْمٍ  car mecruru اٰيَاتٍ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir.  يَسْمَعُونَ  fiili  قَوْمٍ ‘nin sıfatı olup mahallen mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَسْمَعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ 

 

Ayet  وَ ’la önceki ayetteki …وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İlk cümle  وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur  مِنْ اٰيَاتِه۪ٓ  mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ , muahhar mübtedadır.  وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ , mübteda olan     مَنَامُكُمْ ’a temâsül nedeniyle atfedilmiştir.

مَنَامُكُمْ  ve  وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ  masdar kalıbında gelerek car mecrurlara amil olmuştur.  بِالَّيْلِ car mecruru  مَنَامُكُمْ ’a,  مِنْ فَضْلِه۪ۜ  car mecruru  وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ ‘a mütealliktir. 

اٰيَاتِه۪ٓ  ve  فَضْلِه۪ۜ  izafetlerinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması, فَضْلِ  ve  اٰيَاتٍ ‘e tazim ve teşrif ifade eder. Kelimelerdeki tenvin ise kesret ve tazim içindir.

الَّيْلِ  - النَّهَارِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı icâb sanatı vardır.

Ayetin ifadesi, leff-ü neşr kabilindendir; bunun tertipli şekli şöyledir: وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ  (Geceleyin uyumanız, gündüzün de O’nun lütfundan (rızık) aramanız da O’nun ayetlerindendir.) Ancak Allah Teâlâ, leff (toplama) grubunda birlikte bulunan ilk iki kelime ile (uyumanız - aramanız) birlikte bulunan son iki kelimenin (geceleyin - gündüzün) arasını açmış (ve sırasız leff-ü neşr olmuş)tur; çünkü gece ve gündüz zaman ifade eden kelimelerdir ve zaman da, zamanın içindeki de, tek bir şey gibidir. Kaldı ki, leff birleşmeye yardımcı olmaktadır. Ayette (geceleyin ve gündüzün uyumanız) ve (bu iki zamanda O’nun lütfundan aramanız) manasının kastedilmesi de caizdir. Açık olan, Kur’an’da tekrarlandığı için, ilkidir; çünkü en isabetli ve doğru mana, Müslümanların dikkatli ve bilinçli kulaklarla dinledikleri Kur’an’ın delalet ettiği manadır. (Keşşâf, Âşûr)

Burada "gündüzün" anlamındaki kelimenin başında cer harfinin hazf edilmiş olması; "gece" anlamındaki kelimenin hemen akabinde gelmesi ve ona atfedilmiş olmasındandır. "Vav" (ve anlamındaki atıf harfi) de eğer özel olarak zahir isimde matufu'n-aleyh'e bitişik olarak gelecek olursa, cer harfinin yerini tutar. (Kurtubî)


اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  ف۪ي ذٰلِكَ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  اِنَّ ’nin muahhar ismi olan  لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan  لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.

Tecessüm ve cem’ ifade eden  ذٰلِكَ  ile duruma işaret edilmiştir. 

Allah’ın, ayetin başında söylediği hususları net bir şekilde göstererek dikkati çekmek ve onları yüceltmek kastıyla gelen işaret ismi  ذٰلِكَ ’de istiare vardır. 

Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’, her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

ذٰلِكَ  bu delillere dikkat çekmek ve muhatabın zihnine iyice yerleştirmek için gelmiştir. اِنَّ ’nin haberi olarak takdimi de önemine işaret etmektedir.

İşaret ismine dahil olan  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilenler içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. İşaret edilenler hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bahsedilenlerin derecesinin yüksekliğini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

Ayetin sonunda gelen muzari fiil sıygasındaki  يَسْمَعُونَ  cümlesi  لِقَوْمٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir. 

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

قَوْمٍ  ‘deki tenvin tazim ve  لَاٰيَاتٍ  kelimesindeki tenvin ise kesret ve tazim ifade eder.

اٰيَاتٍ  (ayetler) herkes için olduğu halde ‘’dinleyen topluma’’ tahsis edilmiştir; çünkü o ayetlerden istifade edenler, ancak dinleyenlerin meydana getirdiği bir toplumdur. (Ebüssuûd)

Bunun tefekkür vasfına bağlanması; tedricen oluşumuna gizli bir işarettir. Allah Teâlâ’nın ilâhi kudretinin delillerine rağmen hidayet etmeyen müşriklere tariz vardır. Çünkü onlar tefekkür etmeyen bir kavim idiler. (Âşûr)

ذٰلِكَ  ile muşârun ileyh en kâmil bir şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kamil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sûreleri Belâği Tefsiri, Duhan/57,C. 5, s. 190)

Kur’ânı Kerim’de tefekkür: aklını kullanan bireylerin  تعقُّل , geçmişin yaşanmışlığını idrak ederek تذكُّر , geleceğe yol bulmaları تدبُّر  anlamında üçünü de kapsayan bir anlamın gerekli olduğu durumlarda kullanılmıştır. (Hasan Uçar, Kur’ân-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)