Ahzâb Sûresi 44. Ayet

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً  ...

Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تَحِيَّتُهُمْ karşılanırlar ح ي ي
2 يَوْمَ gün ي و م
3 يَلْقَوْنَهُ kendisine kavuştukları ل ق ي
4 سَلَامٌ selam ile س ل م
5 وَأَعَدَّ ve hazırlanmıştır ع د د
6 لَهُمْ onlara
7 أَجْرًا bir mükafat ا ج ر
8 كَرِيمًا güzel ك ر م
 

Allah’ın kullarını selâmlaması onlar için eşsiz bir lutuftur, mutluluk vesilesidir. Bu selâm, bütün nimetlerin sahibi ve kaynağı olan rabbin, selâmın mâna ve içeriğini kullarına lutfetmesi, onlar için bunu en kâmil bir şekilde ve ebedî olarak gerçekleştirmesi olmalıdır.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 389
 

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ 

 

İsim cümlesidir.  تَحِيَّتُهُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  يَوْمَ  zaman zarfı  تَحِيَّتُهُمْ  ’e mütealliktir. 

يَوْمَ  hem cümleye, hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında (اَنْ) bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

يَلْقَوْنَهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَلْقَوْنَ  fiili  نَ  ’un sübutuyla mahzuf elif üzere merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و  ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

سَلَامٌ  ikinci mübteda olup lafzen merfûdur. Haber mahzuftur. Takdiri,  عليكم  (size) şeklindedir.

 

وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً

 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَعَدَّ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. لَهُمْ  car mecruru اَعَدَّ  fiiline mütealliktir. اَجْراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. كَر۪يماً  kelimesi  اَجْراً ’nin sıfatı olup mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَت)”dır.

Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. Sıfat mevsûfuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT: 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR: Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi mef'ûl, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَعَدَّ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  عدد ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.  

كَر۪يماً  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ 

 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Ayetin ilk cümlesi mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. 

Müsnedün ileyh olan  تَحِيَّتُهُمْ, veciz anlatım kastına binaen, izafetle gelmiştir.

يَوْمَ  zaman zarfı   تَحِيَّتُهُمْ ’a mütealliktir. Zaman zarfı  يَوْمَ ’nın muzâfun ileyhi konumundaki  يَلْقَوْنَهُ  cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Nekre gelerek kesret, nev ve tazim ifade eden  سَلَامٌۚ , cümlede ikinci mübtedadır. Cümlenin, takdiri  عليكم  [sizedir] olan müsnedi mahzuftur. Veya  تَحِيَّتُهُمْ , takdir edilen mübtedanın haberidir.

يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ  ibaresi ahiret gününden kinayedir.

تَحِيَّتُهُمْ  -  سَلَامٌۚ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.  İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi) 

Yani ölürken veya mezarlarından tekrar diriltildiklerinde yahut cennete girdiklerinde Allah'a kavuşacakları gün, O'nun müminlere iltifatı, onları tazim için kendilerine selam vermektir. Yahut bu selam, kendilerine cennet müjdesi yahut saygı olarak melekler tarafından verilmektedir. (Ebüssuûd)

 

وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً

 

Ayetteki ikinci cümle atıf harfi  وَ ’la öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ittifak mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

Henüz gerçekleşmemiş durumun, mazi sıyga ile ifade edilmesi, bu fiilin kesinlikle vuku bulacağına işaret etmek içindir.

Mef’ûl olan  اَجْراً ’deki tenvin tazim, nev ve kesret ifade eder. 

اَجْراً  için sıfat olan  كَر۪يماً, mübalağalı ism-i fail kalıbında gelmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Fiil cümlesi isim cümlesine atfedilmiştir. Aslolan, aynı üsluptaki cümlelerin birbirine atfıdır. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, s. 190-191) 

Ayetin tefsirinde Beyzâvî şunları kaydeder: “Belki de nazmın değişmesi, ayet sonlarının tutması ve anlatılması en önemli olan şeyde mübalağa etmek içindir. 

Müfessirimiz bu ifadelerle şunu anlatmak istemiştir:  تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ  cümlesi isim cümlesidir. Münasip olan isim cümlesinin, isim cümlesine atfedilmesidir. Bu durumda devamındaki ifadenin  وَلَهُمْ أجْرٌ كَريمٌ  şeklinde isim cümlesi olarak gelmesi gerekirdi. Ancak Allah Teâlâ  وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً  buyurarak fiil cümlesini isim cümlesine atfetmek suretiyle nazımda değişiklik yapmıştır. Bunun da iki nedeni olabilir. 

Birincisi fasılaları gözetmektir. Çünkü ifade fiil cümlesi olarak gelince, öncesi ve sonrasındaki ayetlerin sonları ile uyum göstermiştir. اَص۪يلاً - رَح۪يماً - كَر۪يماً  -  نَذ۪يراًۙ   مُن۪يراً . Eğer  وَلَهُمْ أجْرٌ كَريمٌ  şeklinde isim cümlesi olarak gelseydi bu ahenk kaybolurdu. 

İkincisi ve asıl önemli olanı, inananlara Ahirette karşılaşacakları mükâfatın vaat edildiği bu fiil cümlesinde, geçmiş zaman ifade eden mazi  اَعَدَّ (hazırladı) kipinin kullanılmasıdır. Çünkü bu ifade tarzı, o mükâfatın şimdiden hazırlanmış olup kendilerini beklediğini dile getirmektedir. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı)