وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً
Ayet, atıf harfi وَ ’la mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, راقب الناس وبشّر ...şeklindedir. بَشِّرِ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
الْمُؤْمِن۪ينَ mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. اَنَّ ve masdar-ı müevvel بِ harf-i ceriyle بَشِّرِ fiiline mütealliktir.
أَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
لَهُمْ car mecruru أَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. مِنَ اللّٰهِ car mecruru فَضْلاً ‘nin mahzuf haline mütealliktir.
فَضْلاً kelimesi, أَنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur. كَب۪يراً kelimesi, فَضْلاً ’nin sıfatı olup mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَت)”dır.
Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. Sıfat mevsûfuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT: 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR: Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi mef'ûl, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَشِّرِ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi بشر ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
كَب۪يراً kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً
Ayet وَ ’la mukadder istînâfa atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen irşad manasındadır. Bu nedenle cümle mecâz-ı mürsel mürekkeptir.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ve akabindeki لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً cümlesi, masdar tevilindedir. Mecrur mahaldeki masdar-ı müevvel başındaki harfle birlikte بَشِّرِ fiiline mütealliktir.
اَنَّ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim - tehir ve icazı hazif vardır. لَهُمْ car mecruru, اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallktır. فَضْلاً kelimesi, اَنَّ ’nin muahhar ismidir.
مِنَ اللّٰهِ car necruru, فَضْلاً ’in mahzuf haline mütealliktir.
Müsnedün ileyh olan فَضْلاً kelimesinin nekra gelişi teksir nev ve tazim ifade eder.
الفَضْلُ Kelimesinin manası: Verenin, verdiği şeyleri sürekli attırdığı bir ihsandır.
الفَضْلُ Atiyyeden (verilen şey) kinaye olarak gelmiştir. Çünkü o ancak kendisine verilen şeyden fazlası verildiği zaman fazl (الفَضْلُ) olur. Burada kastedilen, onlara amellerinin karşılığı olarak vaad edilen bir mükafatın olduğu ve onun ötesinde Rabbleri katından bir ziyadenin olacağıdır. (Âşûr)
فَضْلاً için sıfat olan كَب۪يراً, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. كَب۪يراً, mübalağalı ism-i fail kalıbında gelmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mütekellim Allah Teâlâ olduğu için lafzı celâlde tecrîd sanatı mevcuttur.
بَشِّرِ fiili تفعيل babındadır. Bu babın fiile kattığı en belirgin anlam, kesrettir.