Yâsin Sûresi 51. Ayet

وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ  ...

Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَنُفِخَ ve üflendi ن ف خ
2 فِي
3 الصُّورِ sur’a ص و ر
4 فَإِذَا işte
5 هُمْ onlar
6 مِنَ -den
7 الْأَجْدَاثِ kabirler- ج د ث
8 إِلَىٰ
9 رَبِّهِمْ Rablerine ر ب ب
10 يَنْسِلُونَ koşuyorlar ن س ل
 

Sûra üflenip insanlar yeniden canlandığında ve hızla mahşer yerine doğru giderlerken dünyada bu gerçeği inkâr edenlerin önce neye uğradıklarını bilemez bir halde birbirlerine olup biten hakkında soru sormaya çalışacakları, hemen ardından da durumu anlayıp derin bir pişmanlık içinde Allah’ın vaadinin ve peygamberlerin bildirdiklerinin doğru çıktığını itiraf edecekleri canlı bir anlatımla tasvir edilmekte; böylece öldükten sonra dirilmeye inanma çağrısı soyut bir iman esası düzeyinde bırakılmayıp aklı eren herkesin durum muhasebesi yapmasına ve konu üzerinde daha bir ilgiyle düşünmesine imkân verilmektedir. Ayrıca, öldükten sonra dirilmenin sırf geleceğe dönük bir korku motifi olarak algılanmaması için insanın fıtratındaki adalet duygusuna hitap edilmekte, haşir gününün temel özelliği olarak herkesin yüce Allah’ın şaşmaz adaletinin güvencesi altında bulunduğu, hiç kimsenin en küçük bir haksızlığa uğratılmadan sadece yaptıklarının karşılığını göreceği belirtilmekte, dolayısıyla muhataplar dünya hayatından sonra böyle bir hesaba çekilmenin zaten gerekli ve hayata anlam kazandırıcı bir safha olacağını düşünmeye yönlendirilmektedir. 

52. âyette geçen inkârcılara ait sözün –buradaki bir gramer özelliği dolayısıyla– “Vay başımıza gelenlere! Bizi yattığımız bu yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmânın vaad ettiği (hakikatmiş), peygamberler de gerçekten doğru söylemişler” şeklinde anlaşılması da mümkündür (Râzî, XXVI, 89-90). Öte yandan, sadece soru kısmının inkârcılara ait, rahmânın vaadinin bu olduğuna ve peygamberlerin sözlerinin doğru çıktığına dair ifadenin ise melekler veya müminler tarafından onlara verilmiş cevap olması da muhtemeldir; Taberî, müminlerin sözü olması ihtimalini daha kuvvetli bulur (Taberî, XXIII,16-17; Şevkânî, IV, 428-429). “Yattığımız yer” mânasına gelen tamlamadan hareketle bazı müfessirler herkesin kendi öldüğü yerden, kabrinden kaldırılacağı yorumunu yapmışlarsa da, İbn Atıyye burada bir edebî sanat (istiâre ve teşbih) bulunduğunu, yoksa gerçek anlamıyla kabirlerin kastedilmediğini belirtir (IV, 458). 53. âyette “olup biten yalnızca bir ses” diye çevrilen cümledeki sayha, bu bağlamda kıyametin kopup hayatın sona ermesinden bir süre sonra, –yeniden dirilmeyi sağlayacak biçimde– sûrun ikinci defa üflenmesini ifade etmektedir (Râzî, XXVI, 88; ayrıca bk. 49. âyetin tefsiri).

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 504-505 
 

وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  نُفِـخَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. فِي الصُّورِ  car mecruru naib-i fail olarak mahallen merfûdur. 

فَ  atıf harfidir.  اِذَا  mufacee harfidir.  اِذَا ‘ isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında mufacee harfi olur. 

Munfasıl zamir  هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.  مِنَ الْاَجْدَاثِ  car mecruru  يَنْسِلُونَ  fiiline mütealliktir.  

اِلٰى رَبِّهِمْ  car mecruru  يَنْسِلُونَ ‘nin failinin mahzuf haline mütealliktir. Muzâf mahzuftur. Takdiri, حساب ربّهم (Rablerinin hesabına) şeklindedir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَنْسِلُونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

يَنْسِلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ

 

Ayet, 49. Ayetteki …مَا يَنْظُرُونَ  cümlesine  وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Henüz gerçekleşmemiş olduğu halde mazi sıyga ile ifade edilmesi, bu fiilin kesinlikle vuku bulacağına işaret etmek içindir.

Fiil meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûreti İbrahim, s. 127)

Hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilen  فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ  cümlesi sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümleye dahil olan atıf harfi  فَ , takip ve tertip ifade eder.

اِذَا ; müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Özellikle  فَ  ile birlikte kullanıldığı zaman cümleye, “ansızın, bir de bakarsın ki hayret verici bir durum” anlamları katar.

İkinci cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  اِلٰى رَبِّهِمْ , kasr ve ihtimam için amiline takdim edilmiştir.  اِلٰى رَبِّهِمْ  maksûrun aleyh/mevsûf, يَنْسِلُونَ  maksûr/sıfat olmak üzere, kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Gidiş, Rablerine tahsis edilmiştir.

مِنَ الْاَجْدَاثِ  car mecruru,  يَنْسِلُونَ  fiilinin failinin mahzuf haline mütealliktir.

رَبِّهِمْ  izafetinde Rabb isminin onlara ait zamire muzâf olmasında, Rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası vardır.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümlesi, fiil cümlesine atfedilmiştir. Aslolan, aynı üsluptaki cümlelerin birbirine atfıdır. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Meselâ, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir. (Rıfat Resul Sevinç Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı Ekev Akademi Dergisi Yıl: 21 Sayı: 69 (Kış 2017))

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ [Sûra üfürülmüştür] sözüyle kastedilen ölülerin kabirlerden diriltilmesinden sonraki ikinci nefhadır. İlk nefha sayha ile ifade edilmiştir. Burada gelecek zamanda vuku bulacak bir olay mazi fiille ifade edilmiş, böylece geçmişteki bir olay menziline konarak vukuunun kesinliğine işaret edilmiştir.

فإذا  şeklinde müfâcee harfiyle birlikte takip ve tertip ifade eden  ف  harfi de gelmiştir. Yani herhangi bir mühlet veya gecikme olmaksızın aniden çıktıkları ifade edilmiştir. Nefhayı takiben hiç oyalanmaksızın kabirlerinden çıkarak Rablerine doğru koşarak gitmişlerdir.

مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ  [Onlar kabirlerinden (kalkıp) Rablerine doğru koşup gidiyorlar] cümlesinde car mecrur takdim edilmiştir. Bu car mecrur koşmanın başladığı yeri ifade eder. Sonra koşmanın bittiği yer zikredilmiştir. Böylece öncelikle başlangıç ve bitiş noktaları söylenmiştir. Aslında bu tabii bir kullanımdır. انطلق من المكان الفلاني إلى السوق (Filan mekandan çarşıya kadar koştu) deriz. 

İhtimam ve kasr ifadesi için bu iki car-mecrur fiile takdim edilmiştir. Çünkü bir ölünün kabrinden çıkıp hedefine doğru koşması şaşılacak, acayip bir şeydir. Her türlü toprakla karışmış, çürümüş olan bu kemikler nasıl olup da çıkıp gayesine doğru koşarak giderler? Koşarak gidişlerinin sadece Rablerine olduğu zikredilmiştir ki o Rableri onların işlerinin sahibi, onların efendileridir. Başka bir tarafa yönelmezler sadece Rablerine doğru giderler. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s. 243 -244)