Sâffât Sûresi 108. Ayet

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ  ...

Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَرَكْنَا ve (iyi bir ün) bıraktık ت ر ك
2 عَلَيْهِ ona
3 فِي arasında
4 الْاخِرِينَ sonra gelenler ا خ ر
 
Kaynaklarda verilen ayrıntılı bilgilere göre Hz. İbrâhim, rüyasında aldığı buyruğu yerine getirmeye karar verip gerçekleştirmek üzereyken, bu tutumuyla Allah tarafından tâbi tutulduğu büyük teslimiyet sınavını kazandığı için Allah Teâlâ, Cebrâil aracılığıyla (Zemahşerî, III, 307) görkemli bir koç göndererek oğlunun yerine bunu kurban etmesini istemiş, İbrâhim de öyle yapmıştır. Hz. İbrâhim, daha önce yakılmayı göze alacak derecede tehlikelere göğüs gererek putperestlere karşı mücadele verdiği gibi bu defa da evlâdını kurban etme buyruğuna da tereddütsüz boyun eğmiş; bu büyük özveriye karşı yüce Allah hem onun vaktiyle ateşte yanmasını önlemiş hem de şimdi oğlunu ölümden kurtarmıştır. 105 ve 110. âyetlerde iki defa tekrar edilen, “İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz” ifadesi bu lutuflara işaret etmekte; 108-109. âyetlerde de İbrâhim’in sonraki bütün kuşaklar arasında selâm ve saygıyla anılmasının sağlandığı, isminin ebedîleştirildiği bildirilmektedir. Nitekim bugün de Hz. İbrâhim kitâbî dinlerde saygın bir yere sahiptir. Biz müslümanlar, bütün peygamberleri derin bir saygıyla andığımız gibi özellikle “Allahümme salli...” ve “Allahümme bârik...” diye başlayan dualarımızda Peygamber efendimizin yanında Hz. İbrâhim’i de anarız. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 546
 

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَرَكْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ  car mecruru mahzuf sıfata mütealliktir. فِي الْاٰخِر۪ينَ  car mecruru  تَرَكْنَا  fiiline mütealliktir.

 

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ

 

Önceki ayete matuf olan ayetin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

تَرَكْنَا fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir. Car mecrur olan  عَلَيْهِ ’nin müteallakı  تَرَكْنَا  fiilidir.

فِي الْاٰخِر۪ينَ  car mecruru,  تَرَكْنَا  fiilinin mukadder mef’ûlünün sıfatına mütealliktir.

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ  [Geriden gelecekler arasında ona (şöhret) bıraktık.] cümlesi latif bir kinayedir. Yüce Allah bunu, güzel övgüden kinaye ola­rak zikretmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)

Bu ayet, 78-119-129. ayetlerin tekrarıdır. Cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ [Geriden gelecekler arasında ona (şöhret) bıraktık.] cümlesi latîf bir kinayedir. Yüce Allah bunu, güzel övgüden kinaye ola­rak zikretti. (Safvetü’t Tefâsir)