وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَرَكْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru mahzuf sıfata mütealliktir. فِي الْاٰخِر۪ينَ car mecruru تَرَكْنَا fiiline mütealliktir.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Önceki ayete matuf olan ayetin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
تَرَكْنَا fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir. Car mecrur olan عَلَيْهِ ’nin müteallakı تَرَكْنَا fiilidir.
فِي الْاٰخِر۪ينَ car mecruru, تَرَكْنَا fiilinin mukadder mef’ûlünün sıfatına mütealliktir.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ [Geriden gelecekler arasında ona (şöhret) bıraktık.] cümlesi latif bir kinayedir. Yüce Allah bunu, güzel övgüden kinaye olarak zikretmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)
Bu ayet, 78-119-129. ayetlerin tekrarıdır. Cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ [Geriden gelecekler arasında ona (şöhret) bıraktık.] cümlesi latîf bir kinayedir. Yüce Allah bunu, güzel övgüden kinaye olarak zikretti. (Safvetü’t Tefâsir)