وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Sûrenin bu son âyetlerinde yüce Allah, putperestlerin sûre boyunca üzerinde durulup eleştirilen tanrı telakkilerinden, O’na isnat ettikleri yanlış nitelemelerden zatını tenzih etmekte; bir kısmına yukarıda işaret edilen peygamberlerini selâmla anmaktadır. Bu âyetler, Allah’ı takdis ve tenzih ederek övgüyle anmanın ve peygamberleri yâdetmenin en güzel ifadeleri olduğu için, özellikle Kur’an’dan bir parça okunduktan ve dua edildikten sonra bu üç âyetin okunması müslümanlar arasında gelenek halini almıştır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 562
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اَلْحَمْدُ mübteda olup lafzen merfûdur. لِلّٰهِ car mecruru mahzuf habere mütealliktir. Takdiri, واَجِبٌ veya ثاَبِةٌ (gereklidir veya sabittir) şeklindedir.
رَبِّ lafzı لِلّٰهِ lafzının sıfatı olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.
الْعَالَم۪ينَ muzâfun ileyhi olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْعَالَم۪ينَ sülâsi mücerredi علم olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Önceki istînâfa وَ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede haberin mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır. Car mecrur لِلّٰهِ , mahzuf habere mütealliktir.
اَلْحَمْدُ , kelimesinin başındaki اَل takısı istiğrak ifade ettiği için, övgüde mübalağa sanatı vardır. Hitap şeklini zenginleştirme babındandır. Çünkü hitap; lafzen haber, manen emir cümlesidir. Yani “elhamdulillah deyiniz” demektir. Hamd’in Allah’a mahsus olduğunu ifade eder.
اَلْحَمْدُ, kelimesinin başındaki اَل takısı, cins içindir. (Âşûr)
لِلّٰهِ için sıfat olan رَبِّ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
لِلّٰهِ lafzındaki الْ , tahsis ifade eder. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)
رَبِّ الْعَالَم۪ينَ izafeti الْعَالَم۪ينَ için tazim ve teşrif ifade eder. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde ve رَب isminde tecrîd sanatı vardır.
Ayette, ulûhiyet ve rububiyet ifade eden isimler, bir arada zikredilmiştir. Allah ve Rabb isimleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Allah ve Rabb isimlerinin arka arkaya gelmesiyle Rabbin Allah olduğu, Allah’tan başka Rabb olmadığı vurgulanır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 234)
Allah Teâlâ’dan رَبِّ الْعَالَم۪ينَ şeklinde bahsedilmesi; her tür mahlukatın Malik’i olması dolayısıyla azametine işaret eder. (Âşûr, Mutaffifin/5)
Rabb; bir şeyi kemâle ulaştırmak ve noksanlıklarını temizleyerek ve güzelleştirerek gidermek demektir. Bu; zâtî, ârizî, îtikadî, örfî, amelî, edebî, ilim yönlerinden olabilir. İnsan, hayvan ve bitki için de kullanılır. (Tahkîk)
Ayetin isim cümlesi olduğu görülmektedir. İsim cümlesinin fiil cümlesine tercih edilmiş olması, isim cümlesinin süreklilik /devamlılık /sübu gibi manalar içeriyor olmasındandır. Zira ayetin anlatmak istediği, hamdin belirli zaman dilimi ve şahıslarla sınırlı olmadığı, ezelden ebede Allah'a olduğunu beyan etmektir. (Murat Ataman, Fatiha Suresi’nin Arap Dili Açısından Tahlili)
Surenin son ayetinde hüsn-i intehâ sanatı vardır. Bu sanatta mütekellim sözünü makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlar. Kur’ân’daki sûrelerin sonu bu sanatın en güzel örnekleridir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatap artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi surede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Surenin ana temasını surede en çok kullanılan ٱلۡمُخۡلَصِینَ kelimesi verir. Yani “imanı saf ve temiz tutma çabasını Allah’ın desteklediği kullar.” tüm Kuran’da 15 yerde geçen bu kelime, bu surede 5 kere kullanılmıştır.
Surenin bütün ayetlerinin fasılalarının meydana getirdiği lüzum ma la yelzem, okuyanın dikkatinden kaçmayacak son derece latîf, bedî’ sanattır.
Bu ayetlerden murad, Allah'ın tesbihinin, hamdinin nasıl ifa edildiğine ve dinî ve dünyevî kemâllerin erişmesi için Allah ile müminler arasında vasıta olan peygamberlere nasıl selam verildiğine müminlerin dikkatini çekmektir.
Muhtemeldir ki, Allah'ı tesbih ve hamd etmek arasında selamın zikredilmesi, bu sure-i kerimeyi hamd ile bitirmek içindir. Bir de, bu sıralama, zımnen bize bildiriyor ki, Allah'ın, peygamberlere selam vermeye muvaffak kılması da, hamdi gerektiren nimetlerdendir.
Hz Ali'den (ra) rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Kıyamet günü sevabının büyük ölçekle ölçülmesini isteyen kimse, meclisinden kalkacağı zaman son kelamı 180-181-182 ayetler olmalıdır’’