Sâd Sûresi 66. Ayet

رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ  ...

“O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَبُّ Rabbidir ر ب ب
2 السَّمَاوَاتِ göklerin س م و
3 وَالْأَرْضِ ve yerin ا ر ض
4 وَمَا ve olanların
5 بَيْنَهُمَا ikisi arasında ب ي ن
6 الْعَزِيزُ daima üstündür ع ز ز
7 الْغَفَّارُ çok bağışlayandır غ ف ر
 

Sûrenin genel gayesi, Kur’an’ın muhataplarını İslâm ve Hz. Peygamber karşısında tuttukları yolun yanlışlığı konusunda uyarmaktır; geçmiş peygamberlere dair anlatılanlar da bu amaca yöneliktir. Bu âyetlerde ise aynı amacın Hz. Peygamber’in dilinden birkaç cümleyle özetlenerek ortaya konması istenmektedir. Buna göre, putperestlerin iddialarının aksine (bk. 4. âyet) Hz. Muhammed ne bir sihirbaz ne de yalancıdır; o yalnızca bir uyarıcıdır. Bütünüyle evrenin mutlak yönetici gücü, yalnız Allah’tır. O cebbârdır (Allah’ın birliğini tanımayıp kendisine baş kaldırmaya kalkışanları kahru perişan etmeye kesinlikle muktedirdir), güçlüdür; buna karşılık inançlarını ve yollarını düzeltenlere karşı da çok bağışlayıcıdır.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 589
 

رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ 


 رَبُّ  mahzuf mübtedanın haberi veya önceki ayette geçen  lafza-i celâlden bedel olarak  lafzen merfûdur. Takdiri;  هو  şeklindedir.

السَّمٰوَاتِ  muzâfun ileyh olup  cemi müennes salim olduğu için cer alameti kesradır.

الْاَرْضِ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  السَّمٰوَاتِ ’ye matuftur.

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , makabline matuftur. بَيْنَهُمَا  mekân zarfı, mahzuf sıla cümlesine matuftur. الْعَز۪يزُ kelimesi  lafza-i celâlin birinci sıfatı, الْغَفَّارُ  ise ikinci sıfat olup lafzen merfûdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi

 

رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ

 

رَبُّ , önceki ayetteki lafz-ı celâlin üçüncü sıfatı veya bedelidir.  رَبُّ ’nun, takdiri  هو olan mahzuf mübtedanın haberi olması veya  اِنَّ ’nin ikinci haberi olması da caizdir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  رَبُّ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. 

Veciz anlatım kastıyla gelen,  رَبُّ السَّمٰوَاتِ  izafetinde  رَبُّ  ismine muzâfun ileyh olması   السَّمٰوَاتِ ’ye şan ve şeref kazandırmıştır.

وَالْاَرْضِ , tezat nedeniyle  السَّمٰوَاتِ ’ye atfedilmiştir. Bu iki kelime arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَا , muzâfun ileyh olan  السَّمٰوَاتِ ’ye matuftur. Mevsûlü her zaman takip eden sılası mahzuftur.  بَيْنَهُمَا , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

السَّمٰوَاتِ  ve  الْاَرْضِ  zikrinden sonra ikisinin arasında denmesi, hususun umuma atfı babında ıtnâb sanatıdır.

Semavat yeryüzünü, gökyüzünü ve ikisi arasında olanları kapsadığı halde semavattan sonra bunların tekrar söylenmesi umumdan sonra husus babında ıtnâbdır.

Bedel; Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsir maksatlı kullanılmasıyla yapılan ıtnâb sanatıdır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekid etmektir. (Ar. Gör. Ömer Kara, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 1 Yıl: 2000) 

Önceki ayetteki lafz-ı celâl için sıfat olan  الْعَز۪يزُ - الْغَفَّارُ  kelimeleri mübalağa vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu vasfın, müsnedün ileyhin ayrılmaz bir parçası olduğuna işaret eder. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

الْعَز۪يزُ - الْغَفَّارُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı ve bu sıfatların ayetle anlam uyumunda teşâbüh-i etrâf sanatı vardır.  Bu iki sıfatın aralarında  و  olmaması, mevsûfta, her ikisinin birden mevcudiyetine işaret eder.

Hak Teâlâ korkuyu önceki ifade ile anlatınca, bunun peşinden bir ümit ve teşviki ifade eden ayetini getirerek, "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbidir, Azîz, Gaffârdır" buyurmuştur. Binaenaleyh O'nun, Rabb oluşu, terbiye edişini, ihsan, kerem ve cömertliğini; Gaffar oluşu da, teşvik ve ümidi ihsas ettirmektedir. Öyleyse O, ibadet edilmesi gerekli olan bir varlıktır. Çünkü O, azabından korkulan, fazlı ve mükâfat vermesi ümit edilen bir zattır. (Fahreddin er-Râzî)

AllahTeâlâ burada, sıfatlarından şu beşini yani, birliğini, kahhâr oluşunu, rubûbiyetini, azîz ve gaffâr oluşunu zikretmiştir. O'nun birliği, haktan yana olanlar ile müşrikler arasında münakaşa konusudur. Hak Teâlâ, birliğine yine kahhar oluşu ile istidlal etmiştir. Fakat O'nun kahhar oluşu, birliğinin ispatına delalet etse bile, bu sıfat aynı zamanda O'ndan alabildiğine korkulmasını gerektiren bir vasıftır. Dolayısıyla bunun peşinden, rahmetine, lutfuna ve keremine delalet eden şu üç sıfatını getirmiştir.

a) Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin rabbi olması... Bunu anlamak,ancak Allah'ın, gökleri, yeri, dört ana unsuru ve onlardan doğan üç varlık çeşidini yaratışındaki hikmet ve rahmetinin neticeleri hususunda tefekkür ettiğinde, onun bütün bunlardaki sırasını iyice kavramış olursun. Bu ise büyük bir ümidi doğurur.

b) O'nun aziz oluşu... Bu sıfatın bu sadedde getirilmesinin hikmeti şudur: Birisi, farzet ki O, Rabdır, eğiticidir ve kerîmdir. Fakat O, her şeye kadir değildir” diyebilir.Cenab-ı Allah işte böyle bir soruya, kendisinin aziz olduğunu, yani bütün bu mümkinata kādir, her şeyin üstesinden gelen, hiçbir şeyin mağlup edemeyeceği bir zat olduğunu bildirerek cevap vermiştir.

c) O'nun gaffar oluşu... Bu sıfatın burada getirilişinin hikmeti de şudur: Yine birisi, Farz edelim ki O, Rabdır ve lütuf sahibidir. Fakat O, itaat edenler ve ibadette ihlasa ermiş kimseler için böyledir” diyebilir. Cenab-ı Hak işte bu hususa da şu şekilde cevap vermiştir: Birisi, mesela yetmiş yıl küfür üzere devam etse (yaşasa), sonra tövbekâr olsa ben, bu kimsenin ismini, günahkâr defterinden siler, fazlım ve rahmetimle onun bütün günahlarını örter ve onu ebrarın (iyilerin) derecelerine çıkarırım.” (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)