قُلْ هُوَ نَبَؤٌا عَظ۪يمٌۙ
“Önemli bilgi”nin ne olduğu konusunda başlıca üç farklı yorum ileri sürülmüştür: a) Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in Allah tarafından görevlendirilmiş bir uyarıcı, bir elçisi olduğuna dair bilgiler; b) Bir önceki bölümde (49-64. âyetler) özetlenen âhiretle ilgili haberler, bilgiler; c) İnsanlara uyarıcı ve aydınlatıcı haberler, bilgiler aktaran Kur’an (Râzî, XXVI, 225). Bunların hepsinin kastedilmiş olması da mümkündür. Âyette bu bilgilerin “önemli bilgi” olarak nitelenmesi, muhatabı, anılan konularla ilgili bilgileri ciddiye almaya, bunların önemini kavramaya teşvik gayesi taşımaktadır. Zira bu bilgilerin kabul veya reddedilmesi, insanoğlunun yalnız dünyasının değil, âhiret hayatının da yönünü ve mahiyetini belirleyecektir. Bu bakımdan “Siz ise ona sırt çeviriyorsunuz” ifadesi, müşriklerin ve “önemli bilgi” karşısında onlar gibi ciddiyetsiz, düşüncesiz ve sorumsuz tavırlar sergileyenlerin tutumlarının ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğuna dikkat çeken bir eleştiridir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 590
قُلْ هُوَ نَبَؤٌا عَظ۪يمٌۙ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir. Mekulü’l-kavli هُوَ نَبَؤٌا ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. نَبَؤٌا haber olup lafzen merfûdur. عَظ۪يمٌ kelimesi نَبَؤٌا ‘un sıfat olup lafzen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi
قُلْ هُوَ نَبَؤٌا عَظ۪يمٌۙ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan هُوَ نَبَؤٌا عَظ۪يمٌ cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
عَظ۪يمٌ kelimesi نَبَؤٌا için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Ayette خبر kelimesi yerine نبأ kelimesi tercih edilmiştir. Çünkü, نَبَؤٌا büyük fayda sağlayan, kendisiyle ilim veya zannı galib oluşan haberdir. Bu özellikleri taşımayan habere نبأ denmez. (Müfredat)
هُوَ نَبَؤٌا عَظ۪يمٌ Benim sizi kendisiyle korkuttuğum hesap, sevap ve ceza, değeri çok büyük olan bir haberdir. Onun hafife alınmaması gerekir. Bu anlamdaki açıklamayı Katade yapmıştır. Bunun bir benzeri de yüce Allah'ın: [Birbirlerine neyi soruyorlar? O büyük haberi] (Nebe’, 78/1-2) ayetidir. (Kurtubî)
Bu ayette bahsedilen, “en mühim haber” şunlar olabilir: Bununla, Allah Teâlâ'nın tek oluşunun, nübüvvetin (peygamberliğin), haşr, neşr ve Kıyamet inancının mühim haber oluşunun kastedilmesi mümkündür. Çünkü bu üç esas, surenin başında ele alınmış ve üç esastan ötürü söz, buraya kadar uzayıp gelmiştir.
Yine bu “en büyük bir haber” ifadesiyle, Kur'an'ın bir mucize oluşunun kastedilmesi de mümkündür. Çünkü bu surede Kur'an'dan da, “Sana indirdiğimiz feyz kaynağı (mübarek) bir kitaptır” (Sad, 29) ayetinde bahsedilmiştir. İşte bu kimseler, Allah'ın “ De ki: “Bu en büyük bir haberdir. Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.” ayetinde bahsedilen şeyden yüz çevirmişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)
نَبَؤٌا عَظ۪يمٌ , Hz Âdem’in kıssası, iblisin isyanı ve sonrasında gelişen olaylar ile ilgili olabilir. (Âşûr)