اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنَّ | şüphesiz |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | يَأْكُلُونَ | yiyen(ler) |
|
4 | أَمْوَالَ | mallarını |
|
5 | الْيَتَامَىٰ | öksüzlerin |
|
6 | ظُلْمًا | zulüm ile |
|
7 | إِنَّمَا | doğrusu |
|
8 | يَأْكُلُونَ | yemektedirler |
|
9 | فِي |
|
|
10 | بُطُونِهِمْ | karınlarına |
|
11 | نَارًا | ateş |
|
12 | وَسَيَصْلَوْنَ | ve gireceklerdir |
|
13 | سَعِيرًا | çılgın bir ateşe |
|
Geniş tefsir için;
https://Kur’ân.diyanet.gov.tr/tefsir/Nisâ-suresi/504/11-12-ayet-tefsiri
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası يَأْكُلُونَ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
يَأْكُلُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اَمْوَالَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. الْيَتَامٰى muzâfun ileyh olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur. ظُلْمًا hal olup fetha ile mansubtur.
اِنَّمَا يَأْكُلُونَ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اِنَّمَا kaffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; meneden alıkoyan anlamında olup, buradaki مَا harfidir, اِنَّ harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur. اِنَّ ‘ nin ameli ise engellenmiştir, yani mekfûfedir.
يَأْكُلُونَ fiili نَ sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ف۪ي بُطُونِهِمْ car mecruru نَارًا ‘in mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. نَارًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. يَصْلَوْنَ fiili
نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. سَع۪يرًا۟ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟
Müstenefe cümlesi olarak fasılla gelen ayet, isim cümlesi formunda faide-i haber inkarî kelamdır.
Yetim malı yemekten kaçınmayı tekraren ifade eden itiraz cümlesidir. (Âşur)
اِنَّ ’nin ismi olan has ismi mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْمًا , muzari fiil cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.
Hal olan ظُلْمًا ile ıtnâb yapılmıştır.
اِنَّ ’ nin haberi اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَارًاۜ kasr edatı اِنَّمَا ile tekid edilmiş muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
اِنَّمَا ile yapılan kasrlarda muhatap konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur, ya da bu konuma konulmuştur. Muhatabın inkâr ettiği durumlarda, inkâr etmiyormuş menzilesine konarak اِنَّمَا ile kasr yapılır. Böylece tariz yoluyla başka bir maksat için gelmiş olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâğat Dersleri Meânî İlmi)
النار isminin elemin sebebi anlamında müstear olmuştur. Bu yüzden dünyevi bir azapla tehdit edilmiştir. Ya da malı telef etmek manasında müsteardır. Çünkü ateş içine düşen şeyi yakar. (Âşur)
Yenilen şeye ateş denmesine mecaz-ı mürsel de denebilir. Kevn-i lâhik veya sebebiyet alakası vardır. Çünkü o yediği mal ileride ateşe girmesine sebep olacaktır. (Âşur)
اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَارًاۜ [Karınlarına ateş yiyecekler] derken “karın” kelimesinin zikredilmesi; gözümle gördüm, kulağımla işittim gibi bir tekid, vurgudur.
سَع۪يرًا۟ kelimesinin nekreliği, şiddeti ve mahiyeti bilinemeyecek bir ateş olduğuna işarettir.
Ayetin son cümlesi olan وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يرًا۟ , mevsûlün haberi olan cümleye atfedilmiştir. Muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Vaid sıyakında olan bu cümlede istikbal harfi سَ tekid ifade etmiştir.
Bu ayet, daha önce açıklanan emirlerin ve nehiylerin neticelerini beyan etmektedir. Yani yetimlerin mallarını zulüm ve haksızlıkla yiyenler, netice itibariyle onları cehennem ateşine götüren şeyleri yemiş olurlar. (Ebüssuûd)
Onlar, ifade edilemeyecek kadar korkunç alevli bir ateşe gireceklerdir. Rivayet olunur ki yetimin malını yiyen kimse, kıyamet günü mezarından kaldırılırken ağzından, burnundan, kulaklarından ve gözlerinden dumanlar çıkacaktır. Bu halinden insanlar onun dünyada yetimin malını yiyen kimse olduğunu anlayacaklardır.Yine rivayete göre bu ayet-i kerime nazil olunca insanlara çok ağır geldi. Bundan dolayı da insanlar, yetimlerle ilişki kurmaktan tamamen çekildiler. Bu da yetimler için sıkıntı meydana getirdi. İşte bu sebeple,"Eğer onlarla ilişki kurarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir..." (Bakara 2/220) mealindeki ayet nazil oldu. (Ebüssuûd)