وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذَا | ve zaman |
|
2 | ضَرَبْتُمْ | sefere çıktığınız |
|
3 | فِي |
|
|
4 | الْأَرْضِ | yeryüzünde |
|
5 | فَلَيْسَ | yoktur |
|
6 | عَلَيْكُمْ | size |
|
7 | جُنَاحٌ | bir günah |
|
8 | أَنْ |
|
|
9 | تَقْصُرُوا | kısaltmanızdan ötürü |
|
10 | مِنَ | -dan |
|
11 | الصَّلَاةِ | namaz- |
|
12 | إِنْ | eğer |
|
13 | خِفْتُمْ | korkarsanız |
|
14 | أَنْ |
|
|
15 | يَفْتِنَكُمُ | size bir kötülük yapmalarından |
|
16 | الَّذِينَ | kimselerin |
|
17 | كَفَرُوا | inkar eden(lerin) |
|
18 | إِنَّ | muhakkak ki |
|
19 | الْكَافِرِينَ | kafirler |
|
20 | كَانُوا |
|
|
21 | لَكُمْ | sizin |
|
22 | عَدُوًّا | düşmanınızdır |
|
23 | مُبِينًا | açık |
|
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ
وَ istînâfiyyedir. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. إِذَا şart harfi vukû bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. ضَرَبْتُمْ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ضَرَبْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur. فِي الْاَرْضِ car mecruru ضَرَبْتُمْ fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. لَيْسَ camid nakıs fiildir. كَانَ gibi isim cümlesinin başına gelir, ismini ref haberini nasb eder.
عَلَیۡكُمۡ car mecruru لَیۡسَ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. جُنَاحٌ kelimesi لَيْسَ ’nin muahhar ismidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf في harf-i ceriyle birlikte mahzuf habere müteallıktır. تَقْصُرُوا fiili نَ’un hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. مِنَ الصَّلٰوةِ car mecruru تَقْصُرُوا fiiline müteallıktır.
اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. خِفْتُمْ şart fiili olarak mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, خِفْتُمْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. يَفْتِنَكُمُ mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri, إن خفتم ... فاقصروا من الصلاة (Eğer …..dan korkarsanız ) şeklindedir.
اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
الْكَافِر۪ينَ kelimesi اِنَّ’nin ismidir. Nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar. الْكَافِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan كفر fiilinin ism-i failidir.
اِنَّ’nin haberi كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesidir.
كَانُوا damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
Zamir olan çoğul و ’ı كَانَ ’nin ismidir. لَكُمْ car mecruru عَدُوًّا ’in mahzuf haline müteallıktır. عَدُوًّا kelimesi كَانُوا ’nun haberidir. مُب۪ينًا ise عَدُوًّا ’in sıfatıdır.
مُب۪ينًا sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ
وَ istînâfiyyedir. Ayet şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart harfi olan müstakbel manalı zaman zarfı اِذَا, şart fiili olan ضَرَبْتُمْ’ye muzâftır. Rabıta harfi فَ ile gelen şartın cevabı لَيْسَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber talebî kelamdır. Sübut ifade eden cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَيْسَ عَلَيْكُمْ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. جُنَاحٌ muahhar ismidir.
جُنَاحٌ’daki tenvin, “hiçbir” manasında kıllet ifade eder. Olumsuz siyakta nekre, selbin umumuna işarettir.
اَنْ ve akabindeki müspet muzari fiil cümlesi تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ, masdar tevilinde, takdir edilen في harf-i ceriyle mecrur mahaldedir. Mahzuf habere müteallıktır.
Savaş veya yolculuğun وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ cümlesi ile ifade edilmesi, tecessüm sanatıyla yolculuk safhasını adım adım gözler önüne sermiştir. اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ [Namazı kısaltmanız.] dört rekatlı farz namazların iki rekat kılınmasından kinâyedir. Ayet-i kerime idmâc yoluyla düşmanla çarpışma sırasında namazın rekâtlarının kısaltılarak bir miktar ibadeti erteleme ruhsatı verirken aynı zamanda namaza verilen ehemmiyeti ortaya koymaktadır. Namaz, Allah katında o kadar önemli bir ibadettir ki savaşta silahların gölgesinde, can korkusu varken dahi bırakılmaz, ancak biraz kısaltılabilir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an - Âşûr)
الضَّرْبُ في الأرْضِ cümlesi السَّفَرُ manasındaki yolculuk anlamındadır. (Âşûr)
اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ
Beyanî istînaf olan cümle fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar harfi اَنْ ve muzari fiil cümlesi يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ, masdar teviliyle خِفْتُمْ fiilinin mef’ûlün bihidir.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şartın cevabı öncesinin delaletiyle, fazla sözden sakınmak için hazfedilmiştir. Takdiri, إن خفتم ... فاقصروا من الصلاة (Eğer …den korkarsanız namazı kısaltın.)’dır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Kâfirlerin ism-i mevsulle ifade edilmeleri onları tahkir içindir. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır.
جُنَاحٌ - كَفَرُواۜ - يَفْتِنَكُمُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
“Eğer kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz.” şeklindeki şart cümlesinin cevabı, açık olarak zikredilmeyip hazf edilmiştir. Çünkü makabli ona delalet eder. Bunun anlamı şudur:
Eğer kâfirlerin size saldırmalarından veya başka türlü bir kötülük yapmalarından korkar veya endişe ederseniz namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur.
Bu şart (kâfirlerin kötülüklerinden endişe etmek), cemaatle kılınan korku namazı için muteberdir. Mutlak olarak namazın kısaltılması hakkında ise bu şart ittifakla muteber değildir. Çünkü bundan önce tafsilatıyla açıklandığı gibi sünnet, bu şart olmaksızın da onun meşruiyeti şeklinde tezahür etmiştir. (Ebüssuûd)
Namazı kısaltmaya izin verilmesi, müşriklerin kendilerini ele geçirecekleri ve namazlarını bozacaklarından korkmaları halindeki şarta tahsis edilmiştir. Allah namazın kısaltılarak kılınmasına bu şartlarda mutmain bir şekilde kılınamayacağı için izin vermiştir. Dolayısıyla bu ayet, korku olduğu zaman namazı kısaltmaya mahsustur ve cemaat olarak nasıl kılınacağı da tarif edilmiştir. Bu İmam Malik’in görüşüdür. (Âşûr)
اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً
Fasılla gelen cümle beyanî istînaftır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اِنَّ ’nin haberi كان’nin dahil olduğu كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُب۪ينًا, faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir.
كان’nin haberi mahzuftur.
Ayetin bu son cümlesi ta’lîliyyedir. Ta’lîl cümleleri ıtnâb sanatıdır.
Zamirle ifade etmek yerine zahir isimle kâfirlerin zikredilmesi: Dikkat çekmek, zihne yerleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
الْكَافِر۪ينَ - كَفَرُوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.