Nisâ Sûresi 115. Ayet

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟  ...

Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَنْ kim de
2 يُشَاقِقِ karşı gelir ش ق ق
3 الرَّسُولَ Elçi’ye ر س ل
4 مِنْ
5 بَعْدِ sonra ب ع د
6 مَا
7 تَبَيَّنَ belli olduktan ب ي ن
8 لَهُ kendisine
9 الْهُدَىٰ doğru yol ه د ي
10 وَيَتَّبِعْ ve uyarsa ت ب ع
11 غَيْرَ başkasına غ ي ر
12 سَبِيلِ yolundan س ب ل
13 الْمُؤْمِنِينَ mü’minlerin ا م ن
14 نُوَلِّهِ onu yöneltiriz و ل ي
15 مَا
16 تَوَلَّىٰ döndüğü (yola) و ل ي
17 وَنُصْلِهِ ve sokarız ص ل ي
18 جَهَنَّمَ cehenneme
19 وَسَاءَتْ ne kötü س و ا
20 مَصِيرًا bir gidiş yeridir ص ي ر
 

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ 

 

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  يُشَاقِقِ  meczum muzari fiildir.  مَنْ ’in haberi olarak mahallen merfûdur. Aynı zamanda şart fiilidir.

الرَّسُولَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  مِنْ بَعْدِ  car mecruru  يُشَاقِقِ  fiiline müteallıktır.  مَا  ve masdar-ı müevvel,  بَعْدِ ‘nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur.

تَبَيَّنَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  لَهُ  car mecruru  تَبَيَّنَ  fiiline müteallıktır.  الْهُدٰى  fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

يَتَّبِعْ  fiili atıf harfi  وَ ’la  يُشَاقِقِ  fiiline atfedilmiş meczum muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

غَيْرَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  سَب۪يلِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.

الْمُؤْمِن۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُؤْمِن۪ينَ  kelimesi ism-i faildir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Şartın cevabı  نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى ’dır.  نُوَلِّ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

Muttasıl zamir  ه۪  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. Müşterek ism-i mevsûl مَا , ikinci mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlün sılası  تَوَلّٰى ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur.

وَ  atıf harfidir.  نُصْلِه۪  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

Muttasıl zamir  ه۪  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  جَهَنَّمَ  ikinci mef’ûlun bihtir.

يُشَاقِقِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  شقق ‘dur. Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

تَبَيَّنَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  بين ’dir. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar. 


وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟

 

وَ  istînâfiyyedir.  سَٓاءَتْ   zem anlamı  taşıyan camid fildir.  تْ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى’dir.

سَٓاءَتْ  fiilinin mahsusu mahzuftur. Takdiri  جهنم ‘dir.  مَص۪يرًا  temyiz olup fetha ile mansubtur.


 

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟

 

وَ  istînâfiyye,  مَنْ  şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  …یُشَاقِقِ ٱلرَّسُولَ  cümlesi  مَنْ ’in haberidir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkibin haber olması da caizdir.

Burada resul unvanının kullanılması, ona muhalefet edip karşı gelmeye cüret etmenin vehametini ortaya koymak ve bir de ondan sonraki hükmün illetini belirtmek içindir. (Ebüssuûd)

Masdariye olan  مَا ’yı takip eden müspet muzari fiil cümlesi masdar teviliyle  بَعۡدِ ’nin muzâfun ileyhidir.

Tezat dolayısıyla makabline atfedilen  وَیَتَّبِعۡ غَیۡرَ سَبِیلِ ٱلۡمُؤۡمِنِینَ  cümlesi, şart cümlesi gibi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

سَبِیلِ ٱلۡمُؤۡمِنِینَ  ibaresinde istiare vardır. سَب۪يلِ  kelimesi yol demektir. Müminlerin inandıkları din anlamında müsteardır. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.  (Âşûr)

Bu izafette  سَبِیلِ  kelimesi tazim edilmiştir. Gayrının, yani başka dinlerin de tahkiri söz konusudur.

فَ  karinesi olmadan gelen cevap  cümlesi  نُوَلِّهِۦ مَا تَوَلَّىٰ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümleye dahil olan müstakbel harfi  سَوۡفَ, vaat sıyakında tekid ifade etmiştir.

Sılası müsbet muzari fiil cümlesi olan müşterek ism-i mevsul  نُوَلِّهِ , مَا  fiilinin ikinci mef’ûlüdür. Tevcih ihtiva eder.  Aynı üsluptaki  وَنُصۡلِهِۦ جَهَنَّمَۖ  cümlesi  نُوَلِّهِ  cümlesine tezayüf sebebiyle atfedilmiştir.

نُوَلِّهِۦ - تَوَلَّىٰ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

نُوَلِّهِ  sözünde müşâkele vardır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayetin fasılası olan zem fiili  سَاۤءَ ’nin dahil olduğu,  وَسَاۤءَتۡ مَصِیرًا  cümlesi, gayrı talebî inşâî isnaddır.  سَاۤءَتۡ  fiilinin takdiri  جَهَنَّمَۖ  olan mahsusunun hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

وَسَاۤءَتۡ مَصِیرًا  [O ne kötü yerdir] mübalağa ve göze çirkin gösterme nüktesine binaen îgāl ıtnâbıdır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’ân)

Bu ayet-i kerime, icmanın hüccet ve icmaya muhalefetin haram olduğuna delalet etmektedir. Zira ayet, müminler camiasına muhalefet etmemeyi, onların yoluna uymayı emretmektedir. (Ebüssuûd, Fahreddin er-Râzî, Âşûr)