يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً
Meni مني : Takdir demektir. مَنِيٌّ Canlıların kendisiyle yaratıldığı maddeye de denmiştir. تَمَنِّي ise bir şeyi gönülde değerlendirip düşünmektir. Bu da bazen tahmin ve zan ile, bazen de bilgiden ve bir asla dayanarak meydana gelir. (Müfredat) Kur’ân’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 22 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri temenni etmek, meni ve istimnâdır. (Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ
Fiil cümlesidir. يَعِدُهُمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Yani şeytandır. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İkinci mef’ûlun bih mahzuftur. Takdiri, طول العمر (Ömrü boyunca) şeklindedir.
وَ atıf harfidir. يُمَنّ۪يهِمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İkinci mef’ûlun bih mahzuftur. Takdiri; نيل الآمال (emellere kavuşmak) şeklindedir.
وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً
Fiil cümlesidir. وَ haliyyedir. İstînâfiyye olması da caizdir.
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَعِدُهُمُ merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. الشَّيْطَانُ fail olup lafzen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. غُرُورًا ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ
Müstenefe olarak fasılla gelen يَعِدُهُمْ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üsluptaki يُمَنّ۪يهِمْۜ cümlesi وَ ’la makabline atfedilmiştir.
Fiillerin muzari sıyga ile gelmeleri teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder. Yani bu fiiller yenilenerek tekrar edilecektir.
وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً
İstînâfiyye veya hal olan cümle وَ ’la gelmiştir. Nefy harfi مَا ve istisnâ harfi اِلَّٓا ile oluşan kasrla tekid edilmiş muzari fiil sıygasında haberî isnaddır. Faide-i haber talebî kelamdır.
Kasır fail ve mef’ûlü arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. الشَّيْطَانُ maksûr-mevsuf, غُرُورًا maksûrun aleyh- sıfattır. Yani şeytan sadece aldatandır, başka hiçbir şey değildir
Rûhu’l Meânî’de başına olumsuzluk ifade eden مَا harfi gelen muzari fiilin teceddüdî istimrara delalet ettiği yazılıdır. (Sâmerrâî, Ala Tariki’t Tefsiri’l Beyani, c. 2, s. 49)
يَعِدُهُمْ - مَا يَعِدُهُمُ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
İlk cümlede olduğu gibi ikinci cümlede de failin zikredilmesi gerekmiyordu. Şeytan isminin açıkça zikredilmesi onun ismini zihne yerleştirmek ve tahkir içindir.
Ayette geçen غُرُورًا kelimesi ‘aldanma’ demektir. Türkçede bir anlam kaymasına uğradığını söyleyebiliriz.
O inatçı melun şeytan lanetlenince Allah’a karşı bu beş sözü haliyle veya sözlü olarak yemin ile söyledi. Bu şekilde Allah’ın kullarına musallat olarak onlardan belli bir hisse almaya karar verdi ki işte şirkin başı ve sapkınlığın kaynağı budur. Kâinat içinde insanlara düşman olan ve insanların kalbine nüfuz ederek onları hak ve hayırdan şaşırtan melun bir geçici kuvvet vardır ki Allah’ın emrine ilk isyan eden ve insanların aklını şaşırtan odur. Ve o inatçı şeytan Allah’ın lanetini ve bu sözleri söylemek kötülüğünü üzerinde toplayan böyle bir melundur. Ve müşrikler dişiye tapmakla veya dişi durumuna düşmekle böyle bir şeytana tapmış olmaktan başka bir şey yapmazlar. Halbuki Allah’ı bırakıp da şeytanı veliyyü’l-emr (amir) edinenler, Allah’ın emrini dinlemeyip şeytana itaat edenler, artık çok açık bir şekilde zarar ederler. Zira şeytan onlara devamlı vaatlerde bulunur, arzular verir, ağızlarının suyunu akıtır, fakat o melun şeytan onlara gururdan başka bir şey vadetmez.
“Gurur”, insanın pek hoş bir şey buldum sanarak keyiflenip sonra onun çok fena bir şey olduğunu anlayarak acı duyması, önceden yalan yere sevinip sonradan ciddi olarak yerinmesi yani aldanmasıdır ki şeytanın bütün vaatleri ve aldatmacaları hep böyle bir gururdan başka bir şey ifade etmez. (Elmalılı)