اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ
Daha önce inkârın çeşitleri, bunları temsil eden kimselerin zihnî ve ahlâkî tavırları açıklanmış, hidayete yönelmeleri için gerekli yönlendirmeler yapılmış, delil ve işaretler verilmişti. Bundan sonra gelecek âyetlerde ise hem bütün insanlığa hem de özellikle Ehl-i kitaba yönelik bir çağrı yapılacaktır. Bu ikisi arasında psikolojik olarak hazırlanmayı sağlayacak bir geçiş olmak üzere, çeşitli yollarla insanların gerçeği bulmalarını, hak dine inanmalarını ve hayatlarını buna göre düzenleyip yaşamalarını engellemede, hakkı gözetmeme (zulüm) ve peygamberi inkâr etmede ısrar edenleri bekleyen korkunç âkıbet canlı bir şekilde haber verilmektedir. (Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 185)
Taraka طرق Ayaklarla vurulan yol demektir. İster iyi olsun ister kötü olsun, insanın bir işte takip ettiği her türlü yol bu anlamdan istiâre edilmiştir. طَرْقٌ sözcüğü çarparak vurma anlamındadır. الطَّارِقُ Bir yola giren kişi, yolcu demektir. Fakat yaygın kullanımda gece gelen anlamına tahsis edilmiştir.(Müfredat)
Kur’ân’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 11 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri tarikat, Târık ve matraktır. (Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا۟ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
ظَلَمُوا cümlesi atıf harfi وَ ’la sılaya matuftur. ظَلَمُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يَكُنْ sükun üzere meczum muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, يَكُنِ’un ismi olup lafzen merfûdur.
لِيَغْفِرَ fiiline dahil olan لِ, lâm-ı cuhuddur. Muzariyi gizli أن ’le nasb ederek masdara çevirmiştir.
أن ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte يَكُنِ’un mahzuf haberine müteallıktır. يَغْفِرَ; mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. لَهُمْ car mecruru يَغْفِرَ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَهْدِيَهُم fiiline dahil olan لِ, lâm-ı cuhuddur. Muzariyi gizli أن ’le nasb ederek masdara çevirmiştir.
أن ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte ilk masdar-ı müevvele matuftur. يَهْدِيَ fiili mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Muttasıl zamir هُم mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. طَر۪يقًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ
İstînâf cümlesidir, fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkâr î kelamdır.
اِنَّ ’nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi bahsedilen kişilerin bilinen bir grup olduğunu belirtmesi yanında bu kişilere tahkir ifade eder.
Müphem yapısı nedeniyle tevcih ihtiva eden mevsûlün sılası olan كَفَرُوا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Akabindeki aynı üslupla gelen وَظَلَمُوا cümlesi sılaya وَ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi tezâyüftür.
Cümlenin müsnedi لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ şeklinde menfi كانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, كانَ ’nin olumsuzluğunu tekid eden لِ, lam-ı cuhud sebebiyle faide-i haber talebî kelamdır.
كانَ’nin isminin bütün kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi, kalplerde haşyet uyandırmak amacına matuftur.
Cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bu nedenle اللّٰهُ isminde tecrîd sanatı vardır.
Ayetteki ikinci masdar-ı müevvel olan وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقًاۙ tezâyüf sebebiyle birinci masdar-ı müevvele atfedilmiştir.
كَفَرُوا ve وَظَلَمُوا arasında mürâât-ı nazîr vardır.
وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقًا [Yola iletecek değildir] ibaresinde istiare vardır. İyi bir mümin olmak manası kastedilmiştir. Yol insanı hedefine, İslam’da da Müslümanı Allah’ın rızasına götürür. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.
طَر۪يقًا kelimesinin nekreliği, tazim ve taklîl yani azlık ifade eder.
الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا [zulmederek nankörce inkâr edenler] yani inkâr cılığı ve günahkârlığı kendilerinde birleştirenler. Ya da bir kısmı kâfir iken bir kısmı büyük günah işleyen zalimler de olabilirler. Çünkü tövbesiz bağışlanmamaları açısından iki grup arasında fark yoktur. [Ve onları bir yola iletmeyecektir] onlara lütufla muamele etmeyecek onlar da cehenneme götüren yola gireceklerdir. Veya kıyamet günü onları cehennem yolundan başka bir yola iletmeyecektir. “Kolaydır.” yani Allah’ı bundan döndürebilecek hiçbir şey/kimse yoktur! (Keşşâf)
Bu cümle 167. ayetin açıklamasıdır. Çünkü dinleyicinin beklediği bu dalaletin cezasını açıklamıştır. (Âşûr)
Zamirlerini zikretmeksizin sıla ve mevsûlunun tekrarlanması sılanın tekrarıyla kınama manasını ifade içindir. (Âşûr)