وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقَالَ | ve dedi ki |
|
2 | رَبُّكُمُ | Rabbiniz |
|
3 | ادْعُونِي | bana du’a edin |
|
4 | أَسْتَجِبْ | kabul edeyim |
|
5 | لَكُمْ | sizden |
|
6 | إِنَّ | şüphesiz |
|
7 | الَّذِينَ | kimseler |
|
8 | يَسْتَكْبِرُونَ | büyüklenen(ler) |
|
9 | عَنْ |
|
|
10 | عِبَادَتِي | bana kulluk etmeğe |
|
11 | سَيَدْخُلُونَ | gireceklerdir |
|
12 | جَهَنَّمَ | cehenneme |
|
13 | دَاخِرِينَ | aşağılık olarak |
|
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ
قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي cümlesi, atıf harfi وَ ‘la اِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ cümlesine matuftur.
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. رَبُّكُمُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mekulü’l-kavli ادْعُون۪ٓي ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
ادْعُون۪ٓي fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Mütekellim zamiri ي mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَ karînesi olmadan gelen اَسْتَجِبْ cümlesi mukadder şartın cevabıdır. Takdiri, إن تدعوني أستجب لكم (Bana dua ederseniz, duanıza cevap veririm.) şeklindedir.
اَسْتَجِبْ talebin cevabı olduğu için meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ‘dir. لَكُمْ car mecruru اَسْتَجِبْ fiiline mütealliktir.
اَسْتَجِبْ fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi جوب ‘dir.
Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası يَسْتَكْبِرُونَ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
يَسْتَكْبِرُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
عَنْ عِبَادَت۪ي car mecruru يَسْتَكْبِرُونَ fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ cümlesi اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
Fiilinin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.
يَدْخُلُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. جَهَنَّمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
دَاخِر۪ينَ۟ kelimesi سَيَدْخُلُونَ ‘deki failin hali olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).Burada hal müfred olarak gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَسْتَكْبِرُونَ fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi كبر ‘dir.
Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ
Bu cümle atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Ayette, mütekellim Allah Tâlâ’dır.
Veciz anlatım kastıyla gelen رَبُّكُمْ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla muhataplar şan ve şeref kazanmıştır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde رَبُّ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan ادْعُون۪ٓي cümlesi, emir üslubunda talebi inşai isnadtır.
فَ karinesi olmadan gelen mukadder şartın cevap cümlesi اَسْتَجِبْ لَكُمْ , meczum muzari fiil sıygasındadır. Takdiri إن تدعوني (Bana dua ederseniz) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Meczum muzari fiil hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Alimlerimiz ادْعُون۪ٓي sözünün, arkadan gelen اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي cümlesinin delaletiyle ibadet manasında olduğunu söylemişlerdir. Nitekim Kur’an’da birçok yerde dua kelimesi ibadet manasında kullanılmıştır. Dua, her çeşit ibadetin içinde bulunan ‘hacet istemek’ manasındadır ki ibadetin özü budur. Ümmü’l-kitab da bunun üzerine bina edilmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 293)
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyh konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, tahkir kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir.
سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ cümlesi اِنَّ ’nin haberidir. Cümleye dahil olan سَ , istikbal bildiren harftir. Tekid ifade eder. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
دَاخِر۪ينَ۟ kelimesi haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
Kısa yoldan ifade amacıyla gelen عِبَادَت۪ي izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması, ibadeti tazim içindir.
Ayette, sıla cümlesinde geçen ‘büyüklenme’ ifadesi ile haberin سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ yergi içerecek bir tarzda geleceğine dikkat çekilmiştir. Haberin hangi tarzda olacağına işaret etmek, bazen haberin yüceltilmesine veya alçaltılmasına vesile kılınabilir. (Kazvînî, Telhîsu’l-Miftâh, s. 19)
Allah Teâlâ’nın اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي ِcümlesi, duayı terketme sebebiyle olan tehdidi, sadece kibirlenenlere tahsis etmiş olup bunun kapsamına, duadan gafil olan mümin girmez. Buradaki ism-i mevsûlün sılası bir anlamda haberi beyan etmek için gelmiştir. Bu haber bir azap cinsidir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 294)