Fussilet Sûresi 26. Ayet

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهٰذَا الْقُرْاٰنِ وَالْغَوْا ف۪يهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ  ...

İnkâr edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالَ ve dediler ki ق و ل
2 الَّذِينَ kimseler
3 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
4 لَا
5 تَسْمَعُوا dinlemeyin س م ع
6 لِهَٰذَا bu
7 الْقُرْانِ Kur’an’ı ق ر ا
8 وَالْغَوْا ve gürültü edin ل غ و
9 فِيهِ onda (okunduğunda)
10 لَعَلَّكُمْ belki
11 تَغْلِبُونَ ona galib gelirsiniz غ ل ب
 

Hz. Peygamber, âyetler kendisine geldikçe bunları çoğunlukla Kâbe çevresinde yüksek sesle insanlara okur, inanan ve inanmayan herkes onu dinlerdi (İbn Atıyye, V, 13). Râzî’nin de belirttiği gibi (XXVII, 119-120) Araplar, Kur’an’ın mânasının ve sözlerinin mükemmel olduğunu biliyorlardı; onu işiten herkes, lafızlarının güzelliğini farkediyor, anlamlarını kavrıyorlardı; benzersizlik, doğruluk ve tutarlılığına aklıyla hükmediyorlardı. Bu yüzden toplumsal konumlarını kaybedeceklerinden korkan Mekke’nin ileri gelenleri, nüfuzları altındaki insanların âyetleri dinlemelerini önlemek için tedbirler düşündüler. Sonuçta adamlarından, Hz. Peygamber âyetleri okurken yüksek sesle şiirler okuyarak, ıslık çalıp el çırparak, anlamlı anlamsız sözler söyleyerek gürültü çıkarmalarını, yaygara koparmalarını ve böylece Resûlullah’ın sesini bastırarak okuduğu âyetlerin anlaşılmasını önlemelerini istemişlerdir.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 704
 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهٰذَا الْقُرْاٰنِ وَالْغَوْا ف۪يهِ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur. 

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  لَا تَسْمَعُوا ‘dur.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  

تَسْمَعُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. لِهٰذَا  car mecruru  تَسْمَعُوا  fiiline mütealliktir. 

الْقُرْاٰنِ  işaret isminden bedel veya atf-ı beyân olup mecrurdur.  الْغَوْا  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْغَوْا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهِ  car mecruru  الْغَوْا  fiiline mütealliktir.


 لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ

 

 

لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.  

كُمْ  muttasıl zamir  لَعَلَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubbdur. تَغْلِبُونَ  fiili  لَعَلَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

تَغْلِبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهٰذَا الْقُرْاٰنِ وَالْغَوْا ف۪يهِ

 

وَ , istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil cümlesi olup faide-i haber ibtidai kelamdır. 

İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Cümle Fussilet Suresi 5. ayette geçen  وقالُوا قُلُوبُنا في أكِنَّةٍ مِمّا تَدْعُونا إلَيْهِ  cümlesine atfedilmiştir. Kıssanın kıssaya atfı kabilindendir. Bu söz tehallus münasebeti;
insanlardan olan arkadaşlarının onlara süslediği şeylerdir. Ya da Fussilet Suresi 25. ayette geçen  فَزَيَّنُوا لَهُمْ  cümlesine atfedilmiştir. (Âşûr)

Fail konumundaki has ism-i mevsûl  لَّذ۪ين ’nin sılası olan  كَفَرُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, tahkir kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir. Ayrıca bahsi geçenlerin bilinen kişiler olduğuna işaret eder. 

قَالَ  fiilinin mekulü’l- kavli olan  لَا تَسْمَعُوا لِهٰذَا الْقُرْاٰنِ  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

الْقُرْاٰنِ , ism-i işaretten bedel veya atf-ı beyandır.

Kur'ân’ın  هٰذَا  ile işaret edilmesi, kafirlerin sözü olması dolayısıyla tahkir ifade eder. 

لا تَسْمَعُوا لِهَذا القُرْآنِ  sözleri bir uyarıdır ve Kur’an’la alay etmektir.  أهَذا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكم (Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?) cümlesindeki gibi ismi işaret tahkir için kullanılmıştır. (Âşûr)

الْغَوْا ف۪يهِ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Kafirlerin sözlerinin devamıdır. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قَالَ - تَسْمَعُوا - الْغَوْا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 


لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ

 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Kâfirlerin sözlerinin devamıdır. İnşâ cümlesi olduğu için fasılla gelmiştir.

Fiilin vuku bulmasının mümkün olduğu durumlarda kullanılan tereccî harfi  لَعَلَّ ‘nin dahil olduğu isim cümlesi, gayrı talebî inşaî isnaddır.

لَعَلَّ  kelimesi ihtimal ilişkisi kurar. َTevakku anlamı da vardır. Tevakku, istenilen bir şeyin gerçekleşmesini ummak/beklemek, istenmeyen bir şeyden de endişe duymaktır.

لَعَلَّ  edatı gerçekleşmesi mümkün olan şeylere hastır.  لَعَلَّ ’nin ifade ettiği ihtimal, bir şeyin gerçekleşmesiyle gerçekleşmemesinin eşit olması durumudur. el-Mâleki İbn Hişâm gibi bazı nahivciler buna tevakku demektedirler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)

Cümlede müsned olan  تَغْلِبُونَ ‘nin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ  sözü son derece önemli bir fasıladır. Buradaki  لَعَلَّ  kelimesinde recâ /ümit manası vardır. Bu, onların kendilerindeki zayıflığı hissettiklerini ifade eder. تَغْلِبُونَ  sözü ise bir çekişme olacağını ve bu çekişmenin de kendileriyle Kur’an arasında gerçekleştiğini hissettiklerini ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgi Tefsiri, C. 2, s.125)