Fussilet Sûresi 33. Ayet

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ  ...

Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَنْ ve kim olabilir?
2 أَحْسَنُ daha güzel ح س ن
3 قَوْلًا sözlü ق و ل
4 مِمَّنْ kimseden
5 دَعَا çağıran د ع و
6 إِلَى
7 اللَّهِ Allah’a
8 وَعَمِلَ ve yapandan ع م ل
9 صَالِحًا iyi iş ص ل ح
10 وَقَالَ ve diyenden ق و ل
11 إِنَّنِي şüphesiz ben
12 مِنَ
13 الْمُسْلِمِينَ müslümanlardanım س ل م
 

“Allah’a çağırmak”tan maksat, tevhid inancına ve Allah’a itaate davet etmektir (Şevkânî, IV, 590). Bazı müfessirler, burada özellikle Hz. Peygamber’in övüldüğünü belirtmişlerdir. Övülenin müezzinler olduğu söylenmişse de ezan uygulamasına Medine döneminde geçildiğinden bu görüş isabetli değildir. Hz. Peygamber Allah’a davet eden ve Allah’ın iradesine uygun güzel işler yapan ilk müslüman olduğundan âyetteki övgünün öncelikle onunla ilgili olduğu muhakkaktır; ancak âyetin, Resûlullah’ın yolunu izleyerek aynı niteliklere sahip olan her müslümanı kapsadığını da kabul etmek gerekir.

Âyet, kendisini İslâmî kimlikle tanıtan kimsenin bu kimliğe yaraşır bir hayat yaşamasının (amel-i sâlih sahibi olmasının), insanları her şeyden önce güzel ahlâk ve örnek davranışlarla İslâm’a kazandırmaya çalışmasının önemine ve gerekliliğine de dikkat çekmektedir.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 708
 

Riyazus Salihin, 1036 Nolu Hadis Muâviye radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Kıyamet günü boyunları en uzun olanlar müezzinlerdir” buyururken işittim, demiştir. (Müslim, Salât 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ezân 5) Riyazus Salihin, 1037 Nolu Hadis Abdullah İbni Abdurrahman İbni Ebû Sa‘saa’dan rivayet edildiğine göre, Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh ona şöyle dedi: “Ben senin koyunu ve kır hayatını sevdiğini görüyorum. Koyunlar arasında veya kırda iken, namaz için ezan okuduğunda sesini iyice yükselt. Çünkü müezzinin sesinin ulaştığı yere kadarki alanda olup da onu işiten cin, insan ve her varlık, kıyamet gününde ezan okuyanın lehine şahitlik yaparlar.”  Ebû Saîd: Ben bunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim, dedi.

(Buhârî, Ezân 5, Tevhîd 52, Bed’ü’l-halk 12. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 14)

 

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً 

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَنْ  istifham ismi  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَحْسَنُ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. قَوْلاً  temyiz olup fetha ile mansubdur. 

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur.Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülemeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

مَنْ  müşterek ism-i mevsûl  مِنَ  harf-i ceriyle birlikte  اَحْسَنُ ‘ya mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  دَعَٓا ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.

دَعَٓا  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اِلَى اللّٰهِ  car mecruru  دَعَٓا  fiiline mütealliktir. 

عَمِلَ صَالِحاً  cümlesi atıf harfi و ‘la sılaya matuftur. 

عَمِلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. صَالِحاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Veya mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri,  عَمِلَ عَمَلاً صاَلِحًا (Salih amel yaptı) şeklindedir.

صَالِحاً  kelimesi sülâsî mücerred olan  صلح  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو'dir.

Mekulü’l-kavli  اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ‘dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ى  mütekellim zamiri  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.
 

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً 

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayet istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde istifham harfi olan  مَنْ  mübteda,  اَحْسَنُ  haberdir.  قَوْلاً  temyiz olarak mansubtur. Temyiz, ifadeyi zenginleştiren ıtnâbdır. Bu şekilde kapalıyı açma özelliği yanında abartı özelliği de bulunduğundan anlam düz ifadeye oranla daha çarpıcı olarak yansıtılır.

Arapçada temyizli ifadeler tekid bildirir. Müsnedün ileyhin muhtevasında kapalı olarak bulunan birim, temyizle açıkça belirtildiğinden tekrar dolayısıyla tekid ifade eder. (TDV Tekid)

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen cümle, takrir kastı taşımaktadır. Vaz edildiği anlamdan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

مَن  istifham ismi olmasına rağmen burada nefy manasında kullanılmıştır. لا أحَدَ أحْسَنُ قَوْلًا مِن هَذا الفَرِيقِ (Bu gruptan başka sözü güzel olan kimse yoktur.) demektir. (Âşûr)

اَحْسَنُ , ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Mecrur mahaldeki ikinci müşterek ism-i mevsûl  مَنْ , başındaki  مِنْ  harf-i ceriyle birlikte اَحْسَنُ ‘ye mütealliktir. Sılası olan  دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ , temekkün ve istikrar ifade eden müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.107) 

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً  sözündeki istifham harfi olumsuzluk ifade eder. Yani, “Allah’a davet eden sözden daha güzel bir söz yok” demektir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 2, s.148)

Aynı üslupta gelen  وَعَمِلَ صَالِحاً  cümlesi, sıla cümlesi olan  اٰمَنَ ’ye matuftur. Cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. صَالِحاً , mef’ûl veya mef’ûlü mutlaktan naibdir. Takdiri; عمل عملًا صالحًا  (Salih amel yaptı) şeklindedir. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

مَنْ ‘lerde ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Demek olur ki Allah'a davet yalnız imana davet etmek demek değildir. Müminleri amel etmeye davet etmek de bu manaya dahildir. Bundan dolayı Allah'a davet, tevhid ve itaatine davet demektir ki, bunun neticesi de Allah'a kavuşmaya davete varır. Kısacası Allah'a davet en güzel sözdür, ancak böyle olması iki şart ile şartlıdır. Birisi o davet yalnız kuru bir laftan ibaret kalmamalı, durumu sözüne aykırı olmamalı, sözü ile birlikte salih ameli de olmalıdır. (Ebüssuûd)


وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

 

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la sılaya atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtida-i kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatları vardır.  مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ  car mecruru  اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.

İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i mevsûldeki kişilerin özelliklerinin “Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve ‘şüphesiz ki ben müslümanlardanım’ diyen” şeklinde sayılması taksim sanatıdır.

قَوْلاًقَالَ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

مَنْ  ve  مِنَ  kelimeleri arasında cinas-ı muharref ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetteki  قَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ  sözü, kalp ile uzuv ve organların ameline dilin amelini de eklemek demektir. (Fahreddin er-Râzî)