Şûrâ Sûresi 25. Ayet

وَهُوَ الَّذ۪ي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَۙ  ...

O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَهُوَ ve O’dur ki
2 الَّذِي
3 يَقْبَلُ kabul eder ق ب ل
4 التَّوْبَةَ tevbeyi ت و ب
5 عَنْ -ndan
6 عِبَادِهِ kulları- ع ب د
7 وَيَعْفُو ve affeder ع ف و
8 عَنِ -den
9 السَّيِّئَاتِ kötülükler- س و ا
10 وَيَعْلَمُ ve bilir ع ل م
11 مَا ne
12 تَفْعَلُونَ yapıyorsunuz ف ع ل
 

Allah Teâlâ’nın kulların tövbesini kabul etmesi ve kötülükleri bağışlaması ile ilgili ifadelerin mutlak oluşu, tövbe kapısının herkese açık olduğunu ve gerçekten pişmanlık duyup içtenlikle tövbe edenlerin her türlü günahının bağışlanabileceğini göstermektedir. Ancak, başka bazı deliller sebebiyle kul haklarına ilişkin günahlar bu kapsamın dışında görülmüş ve bunların bağışlanmasında ilgilileriyle helâlleşilmesi esas kabul edilmiştir (âhirette bu tür haklarla Allah’ın huzuruna gelenlere ilişkin bir tasvir için bk. Müslim, “Birr”, 15).

 


 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 748
 

وَهُوَ الَّذ۪ي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَۙ

 

Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur. Munfasıl zamir  هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَقْبَلُ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَقْبَلُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  التَّوْبَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

عَنْ عِبَادِه۪  car mecruru  يَقْبَلُ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. يَعْفُوا  atıf harfi وَ ‘la  يَقْبَلُ ‘ya matuftur. 

يَعْفُوا  fiili و  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. عَنِ السَّيِّـَٔاتِ  car mecruru  يَعْفُوا  fiiline mütealliktir.  يَعْلَمُ  atıf harfi وَ ‘la  يَقْبَلُ ‘ya matuftur. 

يَعْلَمُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  مَا  müşterek ism-i mevsûlü  يَعْلَمُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası تَفْعَلُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

تَفْعَلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَهُوَ الَّذ۪ي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَۙ

 

وَ , istînâfiyyedir. 

İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedin ism-i mevsûlle marife olması tazim, teşrif  kastının yanında, sıla cümlesindeki habere dikkat çekmek içindir.

Haber konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ’nin sılası olan  يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede sılanın muzari fiil olarak tercih edilmesi, asla değişmeyecek bir vaat olduğunu bilsinler diye yenilenme ve tekrarlama ifadesi içindir. (Âşûr)

Veciz ifade kastına matuf  عِبَادِه۪  izafetinde, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  عِبَادَ , tazim ve şeref kazanmıştır.

Aynı üslupta gelen  يَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ  cümlesi, sıla cümlesine matuftur. Cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İki cümle arasında tefennün sanatı vardır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ  cümlesi, aynı üslupla gelerek sıla cümlesine atfredilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası olan  تَفْعَلُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayetteki bütün fiillerin muzari sıygada gelmesi hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

السَّيِّـَٔاتِ ’deki marifelik cins içindir. (Âşûr)

التَّوْبَةَ - يَعْفُوا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

يَعْلَمُ - تَفْعَلُونَۙ  kelimeleri arasında cinâs-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Kullarının tövbesini kabul eden sözündeki  قبل  fiili aslında  مِن  harfiyle müteaddi olur. Ancak burada  عَنِ  harf-i ceriyle gelmiştir. Çünkü burada onun günahlarından yüz çevirmeye, Allah Teâlâ’nın bu günahı açıkladığına ve sonra da bunu ondan uzaklaştırdığına işaret etmek istenmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, C. 3, s.177)

İbn Abbas (ra) der ki: ”Bu ayet-i kerimedeki hüküm mümine, kâfire, dosta ve düşmana herkese şamil ve geneldir. Bunların arasından her kim tövbe ederse Allah Teâlâ tövbesini kabul eder. Tövbe: Günahlardan pişman olmak suretiyle dönmek, ya da bir daha asla o günahlara dönmemeye azmetmek demektir." (Ruhul Beyan)