Zuhruf Sûresi 19. Ayet

وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ  ...

Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَعَلُوا ve saydılar ج ع ل
2 الْمَلَائِكَةَ melekleri م ل ك
3 الَّذِينَ olan
4 هُمْ onlar
5 عِبَادُ kulları ع ب د
6 الرَّحْمَٰنِ Rahman’ın ر ح م
7 إِنَاثًا dişi ا ن ث
8 أَشَهِدُوا şahid mi oldular? ش ه د
9 خَلْقَهُمْ onların yaratılışlarına خ ل ق
10 سَتُكْتَبُ yazılacaktır ك ت ب
11 شَهَادَتُهُمْ şahidlikleri ش ه د
12 وَيُسْأَلُونَ ve (bundan) sorulacaklardır س ا ل
 

“Rahmânın kulları” tamlamasındaki kulları kelimesinin metindeki karşılığı, kul mânasındaki abdin çoğulu olan ibâddır. Kelime, “yanında, katında” mânasındaki “inde” şeklinde de okunmuştur. Buna göre meleklerin Tanrı katında olmaları onların şeref, mevki ve Allah’a olan yakınlıklarını ifade etmektedir.

“Yaratılışlarına tanık mı oldular?” cümlesi bilgi teorisi bakımından oldukça önemlidir. Kur’an’ın bilgi anlayışına göre madde âlemine ait varlıkların bilgisi tanıklıkla (gözlem ve deney) elde edilir. Melekler ise madde âlemine dahil olmayan varlıklardır, insanlar onlar hakkında gözleme dayalı bilgi sahibi olamazlar. Bilmek için geriye kalan yol vahiydir; ya ona inanılacaktır ya da karanlıkta taş atarcasına isabetsiz sözler söylenmiş, aslı olmayan şeylere inanılmış olacaktır.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 770
 

وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir. Atıf olması da caizdir.  جَعَلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

الْمَلٰٓئِكَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

جَعَلَ  değiştirme manasında kalp fiillerindendir.  değiştirme manasında kalp fiillerindendir. Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. 

Bu ayette ‘bir halden başka bir hale geçmek’ manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl  الْمَلٰٓئِكَةَ ‘nin sıfatı  olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاً ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur. 

Munfasıl zamir  هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.  عِبَادُ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.  الرَّحْمٰنِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. اِنَاثاً  kelimesi  جَعَلُوا  fiilinin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. 


 اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ

 

Fiil cümlesidir. Hemze istifham harfidir. شَهِدُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

خَلْقَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ

 

Fiil cümlesidir. Fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. تُكْتَبُ  merfû,  meçhul muzari fiildir.  شَهَادَتُهُمْ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl  zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُسْـَٔلُونَ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur. يُسْـَٔلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari, meçhul fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ

 

Ayet, atıf harfi و  ile önceki ayetteki mukadder istinaf cümlesine atfedilmiştir. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

الْمَلٰٓئِكَةَ  için sıfat konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاً  cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. اِنَاثاً  kelimesinin nekra gelmesi tahkir ve nev içindir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedin veciz anlatım yollarından biri olan izafet formunda gelmesi muzâfı tazim içindir.

عِبَادُ - الرَّحْمٰنِ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî,  الْمَلٰٓئِكَةَ - عِبَادُ  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Bu ayette muhatapların iddiaları gayr-ı sarihtir. Yani meleklerin dişi olduklarını dile getirmemişlerdir. Fakat onların yaratılışına bizzat şahit olup dişi olduklarını görenlerin inanması gibi kesin olarak inandıklarından, onların yaratılışına şahit olduk diyenlerin muamelesine tabi tutulup bu gayr-ı sarih iddiaları istifhâm üslubuyla inkâr edilmiştir.

Ya da tekzip şimdi meydana gelen veya istikbalde meydana gelecek bir şeyi yalanlamak şeklinde olur ve  لايكون  ‘olmaz, olmayacak’ manasını alır. (Sahip Aktaş, Kur’anda İstifham Üslubu) 

عِبَادُ الرَّحْمٰنِ  ifadesi aynı anlamda  عبيد الرحمن (Rahmân’ın kulları) ve عبد الرحمن (Rahmân’ın kulu) şeklinde de okunmuştur. (Keşşâf)


 اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ

 

Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İstifham üslubunda olmasına rağmen soru manası taşımayıp inkâr, taaccüp ve kınama anlamına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Cümlede, tecâhül-i ârif sanatı vardır.


 سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ

 

Bu cümle beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.   Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Fiilin başındaki  سَ  harfi tekid içindir.

سَتُكْتَبُ  fiili meçhul bina edilerek faile değil mef’ûle dikkat çekilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilide bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Kuran-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir.  

وَيُسْـَٔلُونَ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eden muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur.

Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

شَهِدُوا - شَهَادَتُهُمْ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

İnsanın yaptığı her şey yazılmaktadır ve ondan sorumludur. Bu hatırlatılmasa da bilinen bir şeydir. Bunun hatırlatılması, sadece bu fiilin çirkinliği konusunda uyarmak, bu fiili yapana karşı Allah Teâlâ'nın gazabının şiddetini ve daha çok ceza gerektirdiğini bildirmek içindir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.103)