وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ
Kur’an levh-i mahfûz denilen “korunmuş bir kaynak”tan gelmiştir; o yücedir ve hikmetlerle doludur. Levh-i mahfûz terkibine “Allah’ın ilmi” mânasını verenler de olmuştur. Buna göre mâna şöyle olur: Kur’an Allah’ın yüce ve hikmetlerle dolu ilminden gelmiştir, onun vahiy yoluyla bir yansımasıdır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 766
وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la kasemin cevabına matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ car mecruru عَلِيٌّ ‘e mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. الْكِتَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
لَدَيْنَا mekân zarfı olup, sükun üzere mebnidir. عَلِيٌّ ‘a müteallik olup mahallen mansubdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. عَلِيٌّ kelimesi, اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. حَك۪يمٌ kelimesi, اِنَّ ’nin ikinci haberi olup lafzen merfûdur.
عَلِيٌّ - حَك۪يمٌ kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ
Ayet, atıf harfi وَ ile kasemin cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ , ihtimam için amili olan لَعَلِيٌّ ‘e takdim edilmiştir.
الكِتابُ , burada ‘yazılan şey’ manasındadır. Belgelenen ve doğrulanmış olan demektir. Bu, değişikliği kabul etmeyen “hak"tan kinayedir. Çünkü onlar, yerine getirilmesi uzun bir müddet gerektiren vaatlerini, ihtilafları önlemek için bir sayfaya yazarak kayda geçirirlerdi. (Âşûr)
لَدَيْنَا mekân zarfı, اُمِّ ’nin veya كِتَابِ ’nin hali veya car ve mecrûrdan bedeldir. Ya da عَلِيٌّ ’a mütealliktir.
عَلِيٌّ birinci, حَك۪يمٌۜ ise اِنَّ ’nin ikinci haberidir.
Azamet zamiri ile لَدَيْ ’nın izafeti, kısa yoldan izahın yanında, Kitabın hali olarak onun mekanına tenbih ve yüceliğine işarettir.
الْعَلِيِّ ‘da istiare vardır. Bu kelimenin aslı ألعلْوٌ yani irtifadır. Yeryüzünde görünür şekilde açıkça yükselmektir. Allah’ın yüceliğinin görünür şekilde olduğu hakkında ألعلْوٌ istiare olmuştur. (Ruveyni, Teemülât fî Sûreti Meryem, s. 212 ve Âşûr)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Burada اُمِّ (anne) kelimesi ‘asıl’ manasında müsteârdır. Evladın anneden doğması gibi, füruğ da asıldan doğar. İstiâre-i tasrîhiyye asliyyedir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyân İlmi)
Bu اُمِّ الْكِتَابِ 'ın levhi mahfûz olduğu ya da semavat ve arzda zerre kadar bir şeyi unutmayan Allah Teâlâ'nın ilmi olduğu söylenmiştir. Bu iki tefsir arasında büyük bir fark yoktur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.47)
Yüce kitaplar içinde gerçekten şanı yücedir. Çünkü mucize oluşuyla onlardan ayrılmaktadır. Hikmet dolu, tamamen hikmetlidir. Yani Kur’an’ın bizim katımızdaki makamı, yücelik ve hikmet sıfatlarını haiz bir kitabın makamıdır; o, Ana Kitap’ta bu şekilde kayıtlıdır. (Keşşâf)
حَكِيمٌ : Aslı, görüşleri hikmetli olan kimsedir. Burada ise kişilerin hal ve durumlarının selameti ve ümmetin sistemini oluşturan mevcut yasalar anlamında mecaz olarak kullanılmıştır. (Âşûr)