Zuhruf Sûresi 57. Ayet

وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ  ...

Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ve ne zaman ki
2 ضُرِبَ anlatılınca ض ر ب
3 ابْنُ oğlu ب ن ي
4 مَرْيَمَ Meryem
5 مَثَلًا bir misal olarak م ث ل
6 إِذَا hemen
7 قَوْمُكَ kavmin ق و م
8 مِنْهُ ondan ötürü
9 يَصِدُّونَ yaygarayı bastılar ص د د
 

Sûrenin 45. âyetinde peygamberler tarihine atıf yapılarak hiçbir devirde Allah’ın, putlara tapılmasına izin vermediği ifade edilmişti. Yine Mekke’de nâzil olan Meryem sûresinde (19/16 vd.) Hz. Meryem ve oğlu Îsâ’dan bahsedilmişti. Çevrelerindeki hıristiyanların inanç ve ibadetlerinden haberdar olan müşrikler, tevhid inancına peygamberlerden şahit ve kanıt getirildiğini işitince, kendilerine göre iyi bir açık yakaladıklarını zannederek gürültü kopardılar; Kur’an’ın açıklamalarına bakarak kendi yanlışlarını düzeltecek yerde, hıristiyanların yanlışını alarak Kur’an’a karşı çıktılar; “Onlar Îsâ’ya tapıyorlardı, biz de putlarımıza tapıyoruz, hem bizimkiler ondan daha iyi” dediler.

58. âyetteki “o mu” sorusunda geçen zamirin Hz. Peygamber’e ait olduğunu, müşriklerin mukayeseyi tanrıları ile Hz. Îsâ arasında değil, Peygamberimiz arasında yaptıklarını söyleyen tefsirciler de vardır. Hangi yorum alınırsa alınsın tartışmada karşı tarafın delilleri çürük öncüllere dayanmakta, farklı şeyler birbirine benzetilmekte, sırf tartışmayı kazanabilmek için mantık hileleri yapılmaktadır. Hâsılı laf anlamaz, inatçı müşriklerden oluşan bir muhalefet söz konusudur.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 781
 

وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. 

لَمَّا ; muzarinin başında cezm, kalb ve nefî harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır.  

لَمَّا ; maziden önce ‘vakta ki, ...dığı zaman’ manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği) 

ضُرِبَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

ضُرِبَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  ابْنُ  naib-i faili olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır.  مَرْيَمَ  muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için fetha ile mecrurdur. 

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

مَثَلاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اِذَا  müfacee harfidir.  اِذَا  isim cümlesinin önüne geldiğinde ‘birdenbire, ansızın’ manasında müfacee harfi olur.

قَوْمُكَ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِنْهُ  car mecruru  يَصِدُّونَ  fiiline mütealliktir. يَصِدُّونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَصِدُّونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ

 

وَ , istînâfiyyedir. 

İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

لَمَّا  şartiyyedir.  لَمَّا  cümleye muzâf olan şart manalı zaman zarfıdır. 

Haynûne manasındaki  لَمَّا  aslında şartının bilindiği durumlarda gelir ve şartla cevap arasındaki kuvvetli irtibatı ve tertipteki sürati ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf/29, s. 424)

لَمَّا ; muzarinin başında cezm, kalb ve nefî harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır. 

لَمَّا ; maziden önce ‘vakta ki, ...dığı zaman’ manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)

Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Muzâfun ileyh olan şart cümlesi  ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً , müspet mazi fiil cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَثَلاً ‘deki nekrelik, tazim içindir.

فَ  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِذَا ; müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Özellikle  فَ  ile birlikte kullanıldığı zaman cümleye ‘ansızın, bir de bakarsın ki hayret verici bir durum’ anlamları katar. Yani insanın kendisine yapılan iyiliğe karşılık böyle yapması beklenmez ve bu iş aniden olmuştur, demektir.

يَصِدُّونَ  mübtedanın haberidir. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  مِنْهُ , ihtimam için amili olan  يَصِدُّونَ ‘ye takdim edilmiştir. 

Şart ve cevap cümlelerinden oluşmuş terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haberin şart üslubunda verilmesi daha beliğ ve etkilidir.

ضُرِبَ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Burada geçen  يَصِدُّونَ  kelimesinin manaları arasında ‘gülmek ve alay etmek’ manaları vardır. Bu fiil hem esreli hem ötreli okunabilir ve farklı manalar ifade edebilir. Ötreli okunduğunda men etmek, yani insanların bu yola girmelerini engellemek manasındadır ama bu kullanım azdır. Esreli kullanım daha sıktır ve ‘gürültü, yüksek sesle bağırıp çağırmak’ manasındadır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.266)