Zuhruf Sûresi 70. Ayet

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ  ...

“Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ادْخُلُوا haydi girin د خ ل
2 الْجَنَّةَ cennete ج ن ن
3 أَنْتُمْ siz
4 وَأَزْوَاجُكُمْ ve eşleriniz ز و ج
5 تُحْبَرُونَ ağırlanıp sevindirileceksiniz ح ب ر
 

İslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olmakla beraber onun ilk muhatapları, sudan, yeşillikten, gölge ve serinlikten, çeşitli yiyecek ve giyeceklerden oldukça mahrum bulunan Araplar’dır. Bu sebeple Allah Teâlâ onların ve bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin benimsenmesi, emirlerinin istekle, hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın mahrum bulundukları, hasretini çektikleri nimetleri zikrederek, bunların cennetliklere bolca sunulacağını hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır (Râzî, XXVII, 225). Hz. Peygamber de, ata ve deveye düşkün olanların, “Cennette at var mı, deve var mı?” şeklindeki sorularına, 71. âyete dayanarak “evet” cevabını vermiştir (Tirmizî, “Cennet”, 11). Ancak bütün bu nimetlerin, dünyadakilerin aynı olmadığı, isim ve nitelik benzerlikleri bulunmakla beraber âhiret hayatının ve orada olanların mahiyet bakımından dünyadakilerden farklı bulunduğu, ilgili âyet ve hadislerin ortaya koyduğu bir gerçektir.

“Gözlerin zevk aldığı şey” cennetin göze hitap eden nimetleri olabilir. Ancak bazı tefsirciler bunu, “Allah’ın cemalini seyretmek” şeklinde yorumlamışlardır, biz de bu yorumu tercih ediyoruz; çünkü diğer nimetler yeterince sıralanmış ve açıklanmıştır, cennetin en büyük iki nimeti “cemal seyri” ile Allah’ın cennetlik kullarından razı olduğunu ilân ettiği “rıdvân” aşamasıdır. Bu mânevî nimetlerin ihmal edilmiş, sükût geçilmiş olması teşvik amacı ile bağdaşmayacağı için “gözlerin zevk aldığı, başka bir deyişle bakmaya doyamadığı şey”i bu yönde anlamak daha uygundur.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 785
 

  جنن  :

    جنٌّ sözcüğünün aslı bir şeyin duyu organlarına saklı kalmasıdır. جَنانٌ kalp demektir. Duyu organlarından saklandığı için böyle adlandırılmıştır.

  جُنَّةٌ ise sahibini koruyan kalkandır. جَنَّةٌ 'e gelince o ağaçlarıyla yeri saklayıp gizleyen, örten bahçe anlamında kullanılır.

  İbn Abbas (r.a.) Kehf, 18/107 ayetinde çoğul formuyla olarak gelişi hakkında bunun nedeninin cennetlerin yedi tane olmasındandır demiştir: 1- Cennetu'l-Firdevs, 2- Adn, 3- Cennetu'n-Naîm 4- Dâru'l-Huld, 5-Cennetu'l-Me'vâ 6-Dâru's-Selâm 7- Illiyyûn 

   جَنِينٌ Henüz doğmamış çocuk annesinin karnında kaldığı sürece denir. Çoğulu أجِنَّةٌ olarak kullanılır.

  Cin جِنٌّ kavramı şu şekilde gelir: Duyulardan gizlenmiş/saklanmış olan ruhani varlıklardır. Buna göre cin kavramının içinde melekler de şeytanlarda yer alır. Cinnet جِنَّةٌ kelimesi ise cinlerin topluluğu demektir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de sülasi fiil ve birçok isim formunda 201 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri cin, can, cenin, Cennet, mecnun, cinnet ve ecinnîdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ

 

 

Fiil cümlesidir.  اُدْخُلُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  الْجَنَّةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ  cümlesi  اُدْخُلُوا ‘daki failin hali olarak mahallen mansubdur. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid)  2. Cümle olan hal (İsim veya fiil  3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen mansubdur.  اَزْوَاجُكُمْ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  تُحْبَرُونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

تُحْبَرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

 

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ  cümlesi  اُدْخُلُوا  fiilinin failinden haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

Mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَنْتُمْ  mübteda, تُحْبَرُونَ  cümlesi haberdir.  اَزْوَاجُكُمْ  izafeti  اَنْتُمْ ’e matuftur. 

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

تُحْبَرُونَ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)