اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Evrendeki varlıklar ve bunların düzeni, işleyişi, fonksiyonları, aklını ve bilgisini kullanarak sonuç çıkaranlar ve bu sonuca inananlar için çok şey ifade etmekte, âdeta okumakla bitmez bir kâinat kitabı oluşturmaktadır.
Canlıların rızkı olan hemen her şey ile yağmur arasındaki sebep-sonuç vb. tabii ilişkilerden dolayı âyette yağmura “rızık” denilmiştir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 11
اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. فِي السَّمٰوَاتِ car mecruru اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktır. الْاَرْضِ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. اِنَّ ‘nin ismi haberinden sonra gelmesi halinde bu lâm, ismin başına gelebilir. (Hasan Akdağ, Arap Dilinde Edatlar)
اٰيَاتٍ kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır. لِلْمُؤْمِن۪ينَ car mecruru اٰيَاتٍ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. مُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. فِي السَّمٰوَاتِ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
اِنَّ ve tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü اِنَّ, cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen, اِنَّ’nin ismi ve haberinden ziyade cümlenin taşıdığı hükümdür. (Suyûtî, İtkan, c. 2 s.176)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Muhataplar mümin olduğu halde cümle, اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Bunun sebebi, Cenab-ı Hakk'ın birliğinin bir alameti olan, kainattaki delillerden istifade etmedikleri için, münkir menziline konulmalarıdır. (Âşûr)
لَاٰيَاتٍ ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.
لِلْمُؤْمِن۪ينَ car mecruru اٰيَاتٍ kelimesinin mahzuf sıfatına mütealliktir.
لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ , ism-i fail vezninde gelerek sübut ve istimrar ifade etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْاَرْضِ - سَّمٰوَاتِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
Semavat, yeryüzünü de kapsadığı halde semavattan sonra الْاَرْضِ ‘ın zikredilmesi, umumdan sonra hususun zikri babında ıtnâb sanatıdır.
فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ ifadesinin, zahiriyle -yani “göklerin ve yerin yaratılmasında” anlamıyla- alınması mümkündür; çünkü sonraki ayette, sizin yaratılmanızda denmektedir. (Keşşâf)
Belâgat, 3. ayette fasılanın لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ şeklinde gelmesini gerektirir. Çünkü Allah, “gökler ve yer” diyerek bütün alemi zikretmiştir. Yaratıcı’nın kâdir, âlim ve hakîm olduğuna delalet eden âlemdeki alametlerin bilinmesi, öncelikle bu sıfatlara sahip Yaratıcı bir varlığa inanılmasına bağlıdır. Bu yüzden burada fasılanın لِلْمُؤْمِن۪ينَ şeklinde gelmesi gerekmektedir. 4. ayetteki يُوقِنُونَ ve 5. âyetteki يَعْقِلُونَ fasılaları da makama (bağlama) en uygun fasılalardır. (Dr. Mustafa Aydın, Arap Dili Belâgatında Bedî’ İlmi ve Sanatları)
["Hiç şüphesiz şu göklerde ve bu yerde kesin inananlar için birçok ayet vardır."]
Bu ayeti kerime, kâinattaki afaki (harici alem) ve enfüsi (insanın kendi alemi) ayetlere dikkat çekmektedir. Ayetlerin mahalli ise ya göklerin ve yerin kendileridir; çünkü gökler ile yer sayısız ayet çeşidini içermektedirler, yahut onların yaratılmasıdır. Tıpkı ["Şüphesiz şu göklerin ve bu yerin yaratılmasında..."] (Bakara: 164) ayeti gibi. (Ebüssuûd)