Câsiye Sûresi 32. Ayet

وَاِذَا ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُۙ اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ  ...

“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz” demiştiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا ve zaman
2 قِيلَ dendiği ق و ل
3 إِنَّ şüphesiz
4 وَعْدَ va’di و ع د
5 اللَّهِ Allah’ın
6 حَقٌّ gerçektir ح ق ق
7 وَالسَّاعَةُ ve sa’atte س و ع
8 لَا yoktur
9 رَيْبَ şüphe ر ي ب
10 فِيهَا onda
11 قُلْتُمْ demiştiniz ق و ل
12 مَا
13 نَدْرِي bilmiyoruz د ر ي
14 مَا nedir
15 السَّاعَةُ Sa’at س و ع
16 إِنْ (hayır)
17 نَظُنُّ sanıyoruz ki ظ ن ن
18 إِلَّا sadece
19 ظَنًّا bir kuruntudur ظ ن ن
20 وَمَا ve değiliz
21 نَحْنُ biz
22 بِمُسْتَيْقِنِينَ inananlardan ي ق ن
 

Öldükten sonra dirilmeyi, dünyada yapıp ettiklerinden hesaba çekilmeyi inkâr eden, bu konuları anlatan âyetleri alaya alan müşriklere, yanlış yollarında devam ettikleri takdirde nelerle karşılaşacakları daha detaylı olarak açıklanmak suretiyle imana gelmeleri teşvik edilmektedir.

Dünyada topluluklar (kavimler, kabileler, ümmetler, milletler...) sosyal gruplar olarak ayrılmış, her grup da kendi içinde alt bölünmelere tâbi tutulmuş, insanlık tarihinde birçok yer ve zamanda bu gruplar ayrı defterlere kaydedilmiş, burada grubun her ferdi için de bir hâne açılmıştır. Âyetlerden anlaşıldığına göre âhiret hesabı bakımından da hem gruplara birer defter tahsis edilmiş, hem de her bir ferdin yapıp ettikleri kayda geçirilmiştir.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 22-23
 

وَاِذَا ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ق۪يلَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

ق۪يلَ  fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir.  اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ  aslen mekulü’l-kavl olup naib-i fail olarak mahallen merfûdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  وَعْدَ اللّٰهِ  izafeti  اِنَّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur. 

اللّٰهِ  lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  حَقٌّ  haber olup lafzen merfûdur. 

وَ  atıf harfidir.  السَّاعَةُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  لَا رَيْبَ ف۪يهَا  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

لَا  cinsi nefyeden olumsuzluk harfidir.  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. 

رَيْبَ  kelimesi  لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir.  ف۪يهَا  car mecruru  لَا ‘nın mahzuf haberine mütealliktir.


 قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُۙ 

 

Fiil cümlesidir.  قُلْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak  mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُ ‘dir.  قُلْتُمْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. نَدْر۪ي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. 

مَا السَّاعَةُ  cümlesi  نَدْر۪ي  fiilinin mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur. نَدْر۪ي  bilmek manasında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübtedayı ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  istifham harfi mübteda olarak mahallen merfûdur.  السَّاعَةُ  haber olup lafzen merfûdur.


 اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ 

 

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  نَظُنُّ  damme ile merf’u muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.  نَظُنُّ  sanmak manasında kalp fiillerindendir.

اِلَّا  hasr edatıdır.  ظَناًّ  mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.  نَظُنُّ  fiilinin ikinci mef’ûlü mukadderdir. Takdiri, ما نظنّ البعث كائنا  (Ba’sin olacağını zannetmiyoruz) şeklindedir.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ

 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsim cümlesidir. مَا  olumsuzluk harfi olup  لَيْسَ  gibi amel ederek ismini ref, haberini nasb eder.  

نَحْنُ  munfasıl zamir  مَا ‘nın ismi olup mahallen mansubdur. 

بِ  harf-i ceri zaiddir.  بِمُسْتَيْقِن۪ينَ  lafzen mecrur,  مَا ‘nın haberi olarak mahallen mansubdur. Nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مُسْتَيْقِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَا ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُۙ 

 

وَ  atıf harfidir. Şart manası taşıyan zaman zarfı  اِذَا ’nın muzâfun ileyhi olan  ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ  şart cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.

Aslı mekulü’l-kavl olan ق۪يلَ  fiilinin naib-i faili olan  اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş  sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır. Müsnedün ileyh olan  وَعْدَ اللّٰهِ , veciz anlatım kastına binaen, izafetle gelmiştir.

وَعْدَ  kelimesinin Allah lafzına izafeti, vaade dikkat çekip önemini vurgulamak ve tazim içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهُ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la,  ق۪يلَ  fiilinin naib-i faili olan cümleye atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

السَّاعَةُ  mübtedadır.  لَا رَيْبَ ف۪يهَا cümlesi ise haberdir. Cümledeki  لَا  cinsini nefyeden harftir. İsim cümlesine dahil olur, ismini nasbeder. Bu cümlede  لَا ’nın haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Car mecrur  ف۪يهَا  bu mahzuf habere mütealliktir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

السَّاعَةُ  kelimesine ait zamire dahil olan  ف۪ي  harfinde istiare vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  السَّاعَةُ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü  السَّاعَةُ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Kıyamet manasındaki saatin, vukuundaki gerçekliği mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.

السَّاعَةُ  kelimesindeki marifelik, ahd içindir. (Âşûr)

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

ف۪  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُ , müspet mazi fiil sıygasında lazım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اِذَا  şart harfi vukû bulma ihtimali kesin olan bir durum için gelmiştir.  قُلْتُمْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُ  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, teceddüt, istimrar ifade etmiştir.

نَدْر۪ي  fiilinin iki mef’ûlu yerindeki  مَا السَّاعَةُ  cümlesinde, istifham harfi  مَا , mübteda olarak mahallen merfûdur.  السَّاعَةُ  haberdir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Ayetteki iki farklı görevdeki  مَا ’larda ve önemine binaen tekrarlan  السَّاعَةُ  kelimelerinde ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda lazım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.


 اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ

 

Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنْ  nefy harfidir. Muzari fiil sıygasında lazım-ı  faide-i haber inkârî kelam olan cümle kasr üslubuyla tekid edilmiştir.  اِنْ  ve  اِلَّا ’nın oluşturduğu kasr, fiille nev veya adet bildiren mef’ûlü mutlak arasındadır. 

Bu durumda kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf olması caizdir. Yani fail tarafından gerçekleştirilen fiil, başka mef'ûllere değil zikredilen mef'ûle tahsis edilmiştir. O mef'ûlde vaki olan başka fiiller vardır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat olması da caizdir. Yani bu durumda fail, mef'ûl üzerinde gerçekleşen fiile tahsis edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şayet  اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ  [Ancak zan besleyebiliriz!] ne demektir?” dersen şöyle derim: Bu ifadenin aslı  نَظُنُّ ظَناًّ (Tamamen zan besleyebiliriz!) şeklindedir. İfadenin kastı yalnızca zannın varlığını ortaya koymaktır. Cümlede olumsuzluk ve istisna harflerinin yer alması, zannın varlığını, onun dışındaki her şeyi nefyederek ortaya koymayı ifade etmek içindir. Zan dışındaki şeylerin olumsuzlanması, yakînen söyleyemeyiz sözüyle daha da pekiştirilmiştir. (Keşşâf, Beyzâvî) 

Ayetin makabline matuf son cümlesi  وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ  şeklinde sübut ve istimrar ifade eden menfi isim cümlesi, lazım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.  مَا  nefy harfi  ليس  gibi amel etmiştir.  ليس ‘nin haberi olan  بِمُنْشَر۪ينَ ’ye dahil olan  بِ  harfi zaiddir. 

نَظُنُّ  -  ظَناًّ  ve  قُلْتُمْ  ق۪يلَ  gruplarındaki kelimeler arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.