Ahkaf Sûresi 14. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  ...

Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أُولَٰئِكَ onlar
2 أَصْحَابُ halkıdır ص ح ب
3 الْجَنَّةِ cennet ج ن ن
4 خَالِدِينَ ebedi kalacaklardır خ ل د
5 فِيهَا orada
6 جَزَاءً ceza olarak ج ز ي
7 بِمَا karşılık
8 كَانُوا olduklarına ك و ن
9 يَعْمَلُونَ yapıyorlar ع م ل
 

İman ve amel dinin iki direğidir, bunlara sahip olanların ebedî kalmak üzere cennete girecekleri çeşitli vesilelerle ifade buyurulmuştur. Burada ameli temsil eden istikamet kelimesi, Allah rızasını kazandıran davranışlar mânasındaki amel-i sâlihin itidal ve devam üzere olması demektir. İşte bu mânada istikamete sahip olanlar, davranışlarıyla imanlarına sadık kaldıklarını da ortaya koymuş olmaktadırlar (İstikamet için bk. Fussılet 41/30).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 32
 

اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ 

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  اُو۬لٰٓئِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَصْحَابُ الْجَنَّةِ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.  الْجَنَّةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

خَالِد۪ينَ  kelimesi  اَصْحَابُ ‘daki zamirin hali olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  ف۪يهَا  car mecruru  خَالِد۪ينَ ‘ye mütealliktir. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

خَالِد۪ينَ  kelimesi, sülasi mücerredi  خلد  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

جَزَٓاءً  mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakı olup fetha ile mansubdur. Takdiri, يجزون جزاء  (Bir cezayla cezalandırılırlar) şeklindedir. 

مَا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harfi-i ceriyle mukadder fiile mütealliktir. 

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.

يَعْمَلُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur. يَعْمَلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ 

 

Beyanî istînâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelen son cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldır.

Mübteda ve haberden oluşan isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedin izafetle marife olması tahsis ifade eder. Cennetin onlara has olduğu manasındadır. Bu cümle  أُولَئِكَ في الجَنَّةِ وأُولَئِكَ لَهُمُ الجَنَّةُ  cümlelerinden farklıdır. (Âşûr)

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması tazim ifadesinin yanında işaret edilenin önemini belirterek, cennet ehlinin derecesinin yüksekliğine işaret eder. Ayrıca tecessüm ifade eder. 

Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında müsnedün ileyhe tazim ifade eder. Çünkü müsned tazim anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tazimine işaret etmiştir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

خَالِد۪ينَ , haldir. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

خَالِدُونَ  lafzı, ism-i fail olarak gelmiştir. İsm-i fail, ism-i mef’ûl ve masdar kelimeleri zamandan bağımsızdır.  خلد  aslında uzun bir zaman dilimi demektir, ama daha çok çokluktan kinaye olarak ‘kalıcı’ anlamında kullanılır. Üstelik bu kalıp da onun bu anlamını pekiştirmektedir. 


جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

جَزَٓاءً , mef'ûlun lieclih veya mahzuf fiil için mef'ûlü mutlak olarak mansubdur. Takdiri, يجزون جزاء (Bir cezayla cezalandırılırlar) şeklindedir. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  ve akabindeki  كَانُوا يَعْمَلُونَ  cümlesi, masdar tevilinde olup  بِ  harfi ile birlikte  جَزَٓاءً ’e mütealliktir. Masdar-ı müevvel, nakıs fiil  كان ‘nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar harfi  مَا ’ya dahil olan  بِ  harfi, sebebiyyedir.

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 93)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.103)