Muhammed Sûresi 25. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ  ...

Kendileri için hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ kimselere
3 ارْتَدُّوا dönen(lere) ر د د
4 عَلَىٰ üzerine
5 أَدْبَارِهِمْ arkaları د ب ر
6 مِنْ
7 بَعْدِ sonra ب ع د
8 مَا
9 تَبَيَّنَ belli olduktan ب ي ن
10 لَهُمُ kendilerine
11 الْهُدَى doğru yol ه د ي
12 الشَّيْطَانُ şeytan ش ط ن
13 سَوَّلَ sürüklemiştir س و ل
14 لَهُمْ onları
15 وَأَمْلَىٰ ve uzun emellere düşürmüştür م ل و
16 لَهُمْ onları
 

Burada sözü edilen münafıklar, önce iman etmiş iken sonra eski hallerine dönenlerdir. Bunlar ve genellikle münafıklar vahiyden ve onun getirdiği İslâm’dan hoşnut değillerdi. Bu yüzden İslâm düşmanlarıyla iş birliği yapıyor, bazı konularda onlara yardım ediyorlardı (Haşr 59/11); bütün bunların mânevî sebebi de şeytana uymaları, bâtılı hak, çirkini güzel, kötüyü iyi görmeleri idi.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 57
 

اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ 

 

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası ارْتَدُّوا ‘dür. Îrabdan mahalli yoktur. 

ارْتَدُّوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ  car mecruru  ارْتَدُّوا  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

مِنْ بَعْدِ  car mecruru  ارْتَدُّوا  fiiline mütealliktir.  مَا  ve masdar-ı müevvel muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

تَبَيَّنَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  لَهُمُ  car mecruru  تَبَيَّنَ  fiiline mütealliktir.  الْهُدَىۙ  fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. 

ارْتَدُّوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  ردد ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

تَبَيَّنَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  بين ’dir. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar. 


الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ

 

İsim cümlesidir.  الشَّيْطَانُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  سَوَّلَ لَهُمْ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

سَوَّلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَهُمْ  car mecruru  سَوَّلَ  fiiline mütealliktir.  اَمْلٰى لَهُمْ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

اَمْلٰى  fiili ى  üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.   

سَوَّلَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  سول ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 

اَمْلٰى  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  ملو ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedün ileyh konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ , Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, tahkir kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir. 

عَلٰٓى اَدْبَارِ  ve  مِنْ بَعْدِ  car mecrurları, ارْتَدُّوا  fiiline mütealliktir.

Masdar harfi  مَا  ve akabindeki  تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ  cümlesi müspet mazi fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Masdar-ı müevvel  بَعْدِ ’nin muzâfun ileyhidir.

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ [arkalarına döndüler] cümlesi, iman ettikten sonra inkâr etmelerinden kinayedir. (Safvetü’t Tefâsir)   

اِنَّ ’nin haberi olan  الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ  cümlesi, mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

İsim cümleleri mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَمْلٰى لَهُمْ  cümlesi  سَوَّلَ ’ye matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

“Şeytan onları azdırıyor; ben de onlara mühlet veriyorum.” anlamındadır. Tıpkı [‘’Onlara mühlet veriyoruz.’’] (Al-i İmran 3/178) ayetindeki gibi. Meçhul olarak “Onlara mühlet verildi de azgınlıklara dalıp gittiler” anlamında ve  أُمْلِيَ لهم  şeklinde de okunmuştur. (Keşşâf)

ارْتَدُّوا -  اَدْبَارِهِمْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.