Muhammed Sûresi 32. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ  ...

İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. Allah, onların amellerini boşa çıkaracaktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ kimseler
3 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
4 وَصَدُّوا ve engel olanlar ص د د
5 عَنْ -ndan
6 سَبِيلِ yolu- س ب ل
7 اللَّهِ Allah
8 وَشَاقُّوا ve incitenler ش ق ق
9 الرَّسُولَ Elçiyi ر س ل
10 مِنْ
11 بَعْدِ sonra ب ع د
12 مَا
13 تَبَيَّنَ belli olduktan ب ي ن
14 لَهُمُ kendilerine
15 الْهُدَىٰ doğru yol ه د ي
16 لَنْ asla
17 يَضُرُّوا zarar veremezler ض ر ر
18 اللَّهَ Allah’a
19 شَيْئًا hiçbir ش ي ا
20 وَسَيُحْبِطُ ve boşa çıkaracaktır ح ب ط
21 أَعْمَالَهُمْ onların işlerini ع م ل
 

Münafıklardan sonra, sûrenin başında konu edinilen “açık kâfirler ve düşmanlar” yeniden ele alınmakta, onların bütün çabalarının boşa gideceği, Allah’a, resulüne ve O’nun dinine bir zarar veremeyecekleri bir daha ifade edilmektedir. 

 


 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 58
 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlu,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا۟ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

صَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la sılaya matuftur. 

Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

صَدُّوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

عَنْ سَب۪يلِ  car mecruru  صَدُّوا  fiiline mütealliktir.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

شَٓاقُّوا الرَّسُولَ  atıf harfi  وَ ‘la  sıla cümlesine matuftur.  شَٓاقُّوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و 'ı fail olarak mahallen merfûdur. الرَّسُولَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مِنْ بَعْدِ  car mecruru  شَٓاقُّوا  fiiline mütealliktir. 

مَا  ve masdar-ı müevvel,  بَعْدِ ‘nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur. 

تَبَيَّنَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  لَهُمُ  car mecruru  تَبَيَّنَ  fiiline mütealliktir.  الْهُدٰى  fail olup ى  üzere mukadder damme ile merfûdur. 

تَبَيَّنَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  بين ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar. 


 لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ

 

 لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ cümlesi  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. Fiil cümlesidir. لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder. 

يَضُرُّوا  fiili,  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اللّٰهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  شَيْـًٔا  mef’ûlu mutlaktan naibtir. Takdiri, شيئًا من الضرر (Zarardan bir şey) şeklindedir.

وَ  atıf harfidir. Fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.  يُحْبِطُ  damme  ile merfû  muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اَعْمَالَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُحْبِطُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  حبط ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ ’nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi, habere dikkat çekmek ve bahsi geçenleri tahkir amacına matuftur.

Müsnedün ileyh makamındaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  كَفَرُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Sılaya hükümde ortaklık sebebiyle atfedilen  وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ  ve  وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ  cümleleri müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Her iki cümlenin de atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

سَب۪يلِ اللّٰهِ  izafeti, lafza-i celâle muzâf olan  سَب۪يلِ  için şan ve şeref ifade eder.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

سَب۪يلِ  kelimesi din manasında istiaredir.  سَب۪يلِ  aslında yol demektir. Hedefe ulaştırmak bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müstearun leh) hazf edilmiş müstearun minh kalmıştır. 

Masdar harfi  مَا  ve akabindeki  تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ  cümlesi müspet mazi fiil sıygasında gelmiştir. Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهُمُ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için faile takdim edilmiştir. 

اِنَّ ’nin haberi olan  لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاً  cümlesi, menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümleye dahil olan  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çevirmiştir. Ayrıca ‘asla’ manası katarak tekid etmiştir.

Hükmün illetini belirtmek ve ikazı artırmak için Allah ismin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

شَيْـٔاً  mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri  شيئًا من الضرر (Zarardan bir şey) şeklindedir. Nekreliği kıllet ifade eder. (Âşûr)

اللّٰهَ - الرَّسُولَ  kelime arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


 وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la  اِنَّ ’nin haberine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Fiilin başındaki istikbal harfi  سَ , vaîd siyakında olduğu için tekid ifade eder.

Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَعْمَالَهُمْ  izafeti veciz ifade için gelmiştir.