وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذْ | ve hani |
|
2 | أَوْحَيْتُ | vahyetmiştim |
|
3 | إِلَى |
|
|
4 | الْحَوَارِيِّينَ | Havarilere |
|
5 | أَنْ |
|
|
6 | امِنُوا | inanmalarını |
|
7 | بِي | bana |
|
8 | وَبِرَسُولِي | ve elçime |
|
9 | قَالُوا | demişlerdi |
|
10 | امَنَّا | inandık |
|
11 | وَاشْهَدْ | şahid ol |
|
12 | بِأَنَّنَا | bizim |
|
13 | مُسْلِمُونَ | müslümanlar olduğumuza |
|
Kur’ân-ı Kerîm’de adı Îsâ İbn Meryem ve Mesîh olarak geçen Hz. Îsâ, Hz. Meryem’in oğludur; Allah’ın Meryem’e ilka ettiği kelimesidir (Nisâ 4/171). Kendisine İncil verilmiş (Hadîd 57/27) ve İsrâiloğulları’na peygamber olarak gönderilmiştir (Saf 61/6; Hz. Îsâ hakkında geniş bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/45; Nisâ 4/157-158).
İslâm inancında Rûhulkudüs’ten maksat Cebrâil’dir. Bütün peygamberlerin bu melekle desteklenmesi söz konusu olmakla birlikte, Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişinde Allah tarafından ona ayrı bir görev verilmiş olması dolayısıyla Hz. Îsâ konusunda Cebrâil’in vahiy meleği olmanın ötesinde özel bir önemi vardır (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/87, 253). Hıristiyanlar’da ise Rûhulkudüs inancı iki yönlüdür: Birincisi Hz. Îsâ’nın Hz. Meryem’den doğmasında ve bedene bürünmesinde etkili olan, diğeri âhir zamanda çıkacak olan Rûhulkudüs. İkincisine “Rûhulhak olan Rûhulkudüs” derler. Esasen bu bir “son peygamber” inancıdır; fakat hıristiyanlar bunun Hz. Muhammed olduğunu kabul etmekten kaçınmışlardır (Elmalılı, III, 1841; Yuhanna İncili’ndeki “hakikat ruhu” ve “Rûhulkudüs” ile ilgili ifadeler için bk. 14/15-16, 26, 15/26, 16/13; bu konuda bilgi ve değerlendirme için bk. Mehmet Aydın, “Faraklit”, DİA, XII, 165-166).
Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşması olağan üstü bir olay olmakla beraber, yetişkinlik çağında konuşması doğal bir durum olduğu halde âyet-i kerîmede bunun da söz konusu edilmesinin sebebi hakkında değişik açıklamalar yapılmıştır (bk. Âl-i İmrân 3/46). Müfessirlerin genel kanısına göre, “yazma” diye çevirdiğimiz “kitâb” kelimesiyle kastedilen anlam, Hz. Îsâ’ya “yazı yazma”nın öğretilecek olmasıdır (Râzî, VIII, 54). Bazı müfessirler bunu genel olarak “ilâhî kitaplar” şeklinde açıklamışlardır (Kåsımî, IV, 846). Burada Allah tarafından indirilen fakat belirli olmayan bir kitaba işaret bulunduğu yorumuna değinen İbn Atıyye bunun dayanaktan yoksun bir iddia olduğunu kaydeder (I, 438; “Tevrat” ve “İncil” hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4; “hikmet” hakkında bilgi için bk. Bakara 2/269).
Hz. Îsâ tarafından gösterilmekte olduğu bildirilen mûcizelerin Hz. Îsâ’nın muhatapları açısından önem taşımasının yanı sıra, daha sonra Hıristiyanlık’ta bunlara bağlanan sonuçlar bu dinin mensuplarını ona tanrılık izâfe etmek gibi tehlikeli bir mecraya sevketmiş olduğundan gerek burada gerekse Âl-i İmrân sûresinde, bunların yüce Allah’ın iznine bağlı olduğuna sık sık dikkat çekilmiştir (bu konuda bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/49).
Hz. Îsâ’nın ilâhî vahyi tebliğ etmesi karşısında İsrâiloğulları ona saygı duyup destek vermek şöyle dursun, tuzak kurup hayatına kastetmek istemişlerdi. Bunu farkeden Hz. Îsâ kendisine sadakatle bağlanıp destek verecek bir çekirdek kadro ile (havâriler) tebliğ faaliyetini sürdürmeye çalıştı (yahudilerin tutumu ve Hz. Îsâ’nın havârileri hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/45, 52-54).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 360-361
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ
وَ atıf harfidir. اِذْ zaman zarfı olup takdiri اذكروا olan mahzuf fiile müteallıktır. اَوْحَيْتُ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَوْحَيْتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُ fail olarak mahallen merfûdur. اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ car mecruru اَوْحَيْتُ fiiline müteallıktır. الْحَوَارِيّ۪نَ kelimesinin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, اَوْحَيْتُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. اَنْ’in masdariye olması da müfessire olması da muhtemeldir. (Beyzâvî)
اٰمِنُوا fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
ب۪ي car mecruru اٰمِنُوا fiiline müteallıktır. بِرَسُول۪ي car mecruru ب۪ي car mecruruna matuftur. Mütekellim zamiri ي ise muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ
Fiil cümlesidir. قَالُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl cümlesi اٰمَنَّا ’dır. قَالُٓوا fiilinin mef'ûlün bihi olarak mahallen mansubtur. اٰمَنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. اشْهَدْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. أَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
أَنَّ ve masdar-ı müevvel mecrur mahalde olup بِ harf-i ceriyle birlikte اشْهَدْ fiiline müteallıktır.
نَا mütekellim zamiri أَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. مُسْلِمُونَ ise أَنَّ ’nin haberidir. Ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
مُسْلِمُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ
وَ atıf harfidir. Atıf sebebi temasüldür. Zaman zarfı اِذْ ve muzâfun ileyh olan اَوْحَيْتُ cümlesi, اِذْ اَيَّدْتُكَ ’ye matuftur.
Muzâfun ileyh cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَنْ ve akabindeki mazi fiil cümlesi, masdar teviliyle اَوْحَيْتُ fiilinin mef’ûlüdür.
بِرَسُول۪يۚ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait olan mütekellim zamirine muzâf olan رَسُول۪, şan ve şeref kazanmıştır.
Bu ayette gaib zamirden mütekellim zamirine iltifat vardır.
İsa’nın (a.s.) resul unvanıyla zikredilmesi, ona iman edilmesinin keyfiyetine dikkat çekmek içindir. Yani “İlâh ve Rabb olarak yalnız Bana ve resulümün de risaletine iman edin. Onu makamından aşağı da indirmeyin, yukarı da çıkarmayın!” (Ebüssuûd)
قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ
Fasılla gelen bu son cümle ile önceki cümle arasında şibh-i kemâl-i ittisâl vardır.
قَالُٓوا fiilinin mekulü’l-kavli olan اٰمَنَّا, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan وَاشْهَدْ بِاَنَّنَا مُسْلِمُونَ cümlesi, وَ ’la mekulü’l-kavle atfedilmiştir. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecâz-ı mürsel mürekkebtir.
اٰمِنُوا - اٰمَنَّا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اٰمَنَّا - مُسْلِمُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu cümle, kelamın siyakından doğan bir suale cevap mahiyetindedir. Sanki
- Kendilerine öyle vahyedilince onlar ne dediler? denmiş de onlar da:
- Biz inandık, iman ettik; Sen şahit ol! Biz gerçekten samimiyiz, demişlerdir.
İsa’ya (a.s.) lütfedilen diğer nimetler gibi bu da büyük bir nimettir. Bütün bunlar, İsa’nın (a.s.) validesi için de nimettir. (Ebüssuûd)