اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. نَا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
نَحْنُ نُحْـيِ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Munfasıl zamir نَحْنُ mübteda olarak mahallen merfûdur. نُحْـيِ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
نُحْـيِ fiili ى üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ‘dur. نُم۪يتُ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. نُم۪يتُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ‘dur.
نُحْـيِ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi حىى ’dir.
نُم۪يتُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi ميت ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
اِنَّ ve fasıl zamiriyle tekid edilen cümle, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümledeki munfasıl zamir نَحْنُ , müsnedün ileyhi tekid içindir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isim cümlesi, zamirin ve isnadın tekrarı olmak üzere dört tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
اِنَّ ’nin haberi olan نُحْـي۪ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.,
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Aynı üslupta gelen وَنُم۪يتُ cümlesi habere matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Ayette fiillerin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.
Makabline atfedilen وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُ cümlesi sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada isim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir.
İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır. Hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Rıfat Resul Sevinç, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191)
Ayetin son cümlesinde takdim tehir ve îcâzı hazif sanatları vardır. اِلَيْنَا , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. الْمَص۪يرُ , muahhar mübtedadır.
اِلَيْنَا ‘nın takdimi ihtimam içindir. (Âşûr)
نُحْـي۪ - نَحْنُ kelimeleri arasında, cinâs-ı nâkıs sanatı vardır.
نُحْـي۪ - نُم۪يتُ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
[Dönüş ancak onadır.] cümlesi, Allah hepimizi birlikte toplayacak cümlesinin hali olarak gelmiştir. Dönüşün sadece ona olduğunu, bunun kaçınılmaz olduğunu ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 3, s.119)
الْمَص۪يرُ ‘deki marifelik ya cins içindir. Her şey bizim takdir ettiğimiz şekilde gerçekleşecektir ve bunların en büyüğü, tüm canlıların üzerine yazılmış olan yok oluş kanunudur. Ya da ahd içindir. Yani dah önce bahsi geçen ölümdür, çünkü ölümden sonraki dönüş sadece Allah'ın hükmünedir. (Âşûr)