Kaf Sûresi 42. Ayet

يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ  ...

O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَوْمَ (o) gün ي و م
2 يَسْمَعُونَ duyarlar س م ع
3 الصَّيْحَةَ çağrıyı ص ي ح
4 بِالْحَقِّ gerçek olarak ح ق ق
5 ذَٰلِكَ işte bu
6 يَوْمُ günüdür ي و م
7 الْخُرُوجِ çıkış خ ر ج
 

Bu iki âyet aynı olayı anlatan âyetler olarak alınırsa Peygamber efendimizin sûru dinlemesi emredilmiş olmaktadır. O anda sûra üfürülmediğine (diriliş borusu çalınmadığına) göre, bundan maksat kıyametin yakın olduğunu anlatmaktır. Nidânın yakın bir yerden gelmesi de, bütün yeryüzündeki insanlara seslenildiği halde her bir ferdin bu seslenişi kulağının dibinde imiş gibi açık, net ve yakından duyacağını ifade etmektedir. Bu iki âyetten birincisi Hz. Peygamber’in hayatında olan seslenişle, ikincisi ise kıyamet seslenişi ile ilgili olarak yorumlanırsa, Hz. Peygamber’in kulak vereceği seslenişi vahiy olarak anlamak gerekecektir. 

“Çıkış günü” temsilî olarak dirilerek kabirlerden çıkmayı (ba‘sü ba’de’l-mevt) ifade etmektedir. Bunu “fâni dünyadan ebedî âleme intikal” şeklinde anlamak da mümkündür.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 114
 

يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ

 

 Fiil cümlesidir.  يَوْمَ  önceki ayette geçen  يَوْمَ ‘den bedeldir.  يَسْمَعُونَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَوْمَ , hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında  اَنْ  bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَسْمَعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  الصَّيْحَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  بِالْحَقّ  car mecruru  يَسْمَعُونَ ‘deki failinin mahzuf haline mütealliktir.  


 ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  ذٰلِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  ل  harfi buud, yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir.

يَوْمُ  zaman zarfı haber olup lafzen merfûdur. الْخُرُوجِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ

 

يَوْمَ  önceki ayette geçen  يَوْمَ ‘den bedeli mutabıktır. (Âşûr) Bedel ıtnâb sanatı babındandır.

Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan  يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقّ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs ve teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.


ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

İşaret ismi mübteda, ism-i mevsûl haberdir.

Cümlede müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle işaret edilenin mertebesinin yüksekliğini belirtir. 

ذٰلِكَ  mübtedadır.  يَوْمُ الْخُرُوجِ  haberdir.

Müsnedin izafetle marife olması veciz anlatımın (az sözle çok mana ifade etme) yanında tazim ifade eder.

İşaret isminde istiare vardır.  ذٰلِكَ  ile kıyamet gününe işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

ذَ ٰ⁠لِكَ  ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)