Zâriyât Sûresi 21. Ayet

وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ  ...

Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?  (20 - 21. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَفِي ve vardır
2 أَنْفُسِكُمْ kendi canlarınızda ن ف س
3 أَفَلَا
4 تُبْصِرُونَ görmüyor musunuz? ب ص ر
 

Kur’an-ı Kerîm insanın kendi varlık sebebi üzerinde düşünmesi için bazan ayrıntılara inerek bazan da genel bakış sağlayarak onu ilâhî kudretin evrendeki işaretlerine dikkatle bakmaya davet eder. Bu işaretleri iki ana grupta toplamak mümkündür: İnsanın kendi varlığındakiler ve dış âlemdekiler (özellikle bk. Fussılet 41/53). Cenâb-ı Allah’ın şuurlu varlıkları yaratmasındaki temel gayenin kendisine kulluk etmeleri olduğuna dair kapsamlı bir açıklamaya yer verilen bu sûrede de (bk. 56. âyet), aklını vicdanının kontrolü altında çalıştırabilen, muhâkeme gücünü iyi niyetle kullanabilen insanlar hem kendilerindeki hem de yeryüzündeki sayısız kanıtlar üzerinde düşünmeye çağırılmaktadır. 20. âyette geçen ve “sağlam düşünce ve inanç sahipleri” diye çevirdiğimiz mûkınîn kelimesini müfessirler genellikle “ibret gözüyle bakıp sağlam bir düşünce ile kesin bir inanca ulaşanlar yahut bu yolla inançlarını pekiştirenler” şeklinde anlamışlardır. Zemahşerî bu bakışla iman arasındaki ilişkiyi özetle şöyle açıklar: Bunlar, kesin delile dayalı ve gerçeğe ulaştıran doğru yolu izleyen muvahhidlerdir (Allah’ın birliğine inananlar). Çünkü onlar basiret sahibidirler, ibret gözüyle ve derinlere nüfuz eden bir anlayışla bakarlar; bir kanıt gördüklerinde onun üzerinde nasıl fikir yürütüleceğini bilirler ve imanlarına iman katarlar (Taberî, XXVI, 204; Zemahşerî, IV, 28; İbn Atıyye, V, 175). 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 126
 

وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ

 

ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ  atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


اَفَلَا تُبْصِرُونَ

 

Hemze istifham harfidir.  فَ  atıf harfi ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, أغفلتم (Gafil mi oldunuz) şeklindedir.

Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تُبْصِرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تُبْصِرُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi بصر ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ 

 

ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ , önceki ayeteki  فِي الْاَرْضِ ’ye atfedilmiştir. 

Önceki ayetteki  لِلْمُوقِن۪ينَ  ifadesindeki gaib konuşmadan bu ayette  اَنْفُسِكُمْ  muhatap zamire iltifat edilmiştir.

Ayetlerin yerde ve nefiste olmak üzere ayrıntılanması taksim sanatıdır.

ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ  car mecrurunun müteallikına takdim edilmesi kendi yaratılışınız üzerinde düşünmenin önemi sebebiyle ve fasılaya riayet içindir. (Âşûr)


اَفَلَا تُبْصِرُونَ

 

İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan cümle, takdiri  أغفلتم (Gafil mi oldunuz) olan mukadder istînâfa  فَ  ile atfedilmiştir. 

Hemze, inkârî istifham harfidir. Cümle, istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, kınama ve azarlama anlamı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Menfî muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır. 

اَفَلَا تُبْصِرُونَ [Artık görmez misiniz?] Bununla kudretinin kemalini bilmeleri için kalbin görmesi (basireti)ni kastetmektedir. Bunun aciz kimsenin başarılı olması, kararlı kimsenin ise mahrum bırakılması anlamında olduğu da söylenmiştir. (Kurtubî)