وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
“Gökteki rızık” konusunda ilk hatıra gelen şey, yağışların ve güneş ışığının dünyadaki hayatiyetin sürdürülmesine etkileridir. Müfessirler daha çok yağışın önemi üzerinde durmuşlardır. Bazıları bunu kazâ ve kader şeklinde de yorumlamıştır. Âyetin “size vaad edilenler” diye çevirdiğimiz kısmı Kur’an’ın kendine özgü ifade özelliklerinden olup hem “müjdelendikleriniz” hem de “tehdit edilip uyarıldıklarınız” anlamıyla açıklanabilir. Birinci izah insanlar için göklerde birçok imkân ve nimet bulunduğu sonucuna götürür; ikinci izah ise nimet ve rızkın yanında birçok cezanın da göklerden geldiğini ve gelebileceğini gösterir. Bu ifade “cennet ve cehennem”, “hayır ve şer” ve “kıyametin kopması” gibi mânalarla da açıklanmıştır (Taberî, XXVI, 205-206; İbn Atıyye, V, 176; İbn Âşûr, XXVI, 354-355; bu konudaki âyetlere toplu bir bakış için bk. Celâl Yeniçeri, s. 406-416).
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la فِي الْاَرْضِ ‘ye matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فِي السَّمَٓاءِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. رِزْقُكُمْ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَا müşterek ism-i mevsûl atıf harfi وَ ‘la makabline matuf olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası تُوعَدُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. Aid zamir mahzuftur.
تُوعَدُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
20. Ayete matuf olan ayetin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. فِي السَّمَٓاءِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. رِزْقُكُمْ , muahhar mübtedadır.
Müsnedün ileyhin izafetle gelmesi az sözle çok anlam ifade etmek amacına matuftur.
Car mecrurun müteallika takdim edilmesi teşvik, mekana ihtimam ve fasılaya riayet içindir. (Âşûr)
رِزْقُكُمْ ’a matuf olan müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan تُوعَدُونَ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Muzari fiil hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesi harekete geçer.
تُوعَدُونَ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
‘’Size vaat edilenler’’ sözünden maksat cennettir. Cennet, yedinci kat semada, Arş’ın altındadır. Ya da şöyle demek istenmiştir: Dünyada size rızık olarak verilenler de, size ahirette verileceği vadedilenler de hep semada takdir edilmiş ve kesin karara bağlanmıştır. (Keşşâf, Ebüssuûd)
Meânî alimleri dedi ki: وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ [Rızkınız... semadadır.] ayeti rızkınız yağmurdadır, demektir. Yağmura sema denilmesinin sebebi onun semadan (yüksek yerden) inmesinden dolayıdır. (Kurtubî) Yani aklî mecaz vardır.