فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
فَ , atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Fiil cümlesidir. اَوْحٰٓى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اِلٰى عَبْدِه۪ car mecruru اَوْحٰٓى fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَٓا müşterek ism-i mevsûl mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اَوْحٰى ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اَوْحٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
اَوْحٰى fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi وحي ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
Ayet, Allah Tealâ’nın 5. ayetteki عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ sözü için ta’liliyyedir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
اِلٰى عَبْدِه۪ car mecruru اَوْحٰٓى fiiline mütealliktir. Bu fiilde irsâd sanatı vardır.
عَبْدِه۪ , veciz ifade kastına matuf olarak izafetle gelmiştir. Bu izafette Allah Teâlâ’ya ait zamire muzaf olan عَبْدِ , tazim ve şeref kazanmıştır. Peygamber (sav) ifadesi, teşrif için zamir makamında zahir olarak kul unvanının celâl lafzına ait zamire izafe edilerek tercih edilmiştir. (Âşûr)
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsul مَٓا ’nın sılası olan اَوْحٰى , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur اِلٰى عَبْدِه۪ , ihtimam için, mef’ûl olan مَٓا ‘ya takdim edilmiştir.
Mef’ûl işin ne kadar önemli olduğunu ifade etmek, sonraki habere dikkat çekmek ve tazim için ism-i mevsûlle gelmiştir.
اَوْحٰى fiili konudaki önemine binaen tekrarlanmıştır. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bendesine, yani Allah’ın kuluna. Her ne kadar Allah ismi geçmemiş olsa da, على ظهرها (yeryüzünde) Fâtır, 35/45 ayetindeki gibi karıştırma ihtimali bulunmadığından, direkt zamir kullanılmıştır. (Keşşâf)
Burada vahyedilen şeyin ne olduğunun mübhem bırakılması, ona tazim ve hürmet edilmesi gerektiğini ifade eder. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir ve Âşûr)
اَوْحٰٓى (Vahyetti.) Cebrail kuluna, Allah'ın kuluna demektir. Zikri geçmediği halde zamirin ona ait olması, bilindiği içindir. (Beyzâvî)