اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
اِذْ zaman zarfı رَاٰهُ fiiline müteallik olup mahallen mansubdur. يَغْشَى ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
(إِذْ) : Yalnız Cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) (إِذْ) den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse müfacee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَغْشَى elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. السِّدْرَةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَغْشٰى ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يَغْشٰى elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
اِذْ zaman zarfı, 13. ayetteki رَاٰهُ fiiline mütealliktir. Müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelam olan يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى cümlesi اِذْ ’in muzâfun ileyhidir. Hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eden muzari fiil, tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Zaman ismi olan اِذْ 'in masdara değil de fiil cümlesine muzâf olmasıyla bu vaktin tazimi anlaşılır. Fiil teceddüde ve şimdiki zamana delalet eder. (Âşûr, Hac/26)
السِّدْرَةَ mef’ûldur.
يَغْشَى fiilinin fail konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan يَغْشٰى cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mef’ûl olan السِّدْرَةَ , ihtimam için fail konumundaki mevsûle takdim edilmiştir.
İlk يَغْشٰى fiilinde irsâd vardır. Bu kelimenin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Müsnedün ileyh, işin ne kadar önemli olduğunu ifade etmek ve tazim için ism-i mevsûlle gelmiştir.
Bu ayetteki ism-i mevsûlun ifade ettiği dehşeti başka bir kelime ile anlatmak mümkün değildir. Sanki “Onları öyle birşey kapladı ki onu, şiddetini, gücünü, çokluğunu anlatacak bir kelime bulamıyorum” denmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu ayette de cinâs-ı mümâsil sanatı vardır. يَغْشَى ve مَا يَغْشٰى her iki kelime de fiil olarak gelmiştir. (Ferit Dinçer, Necm Sûresi ve İhtiva Ettiği Belâgî Sanatlar,s.511)
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ [Sidre'yi kaplayan kapladığında onu gördü.] Bu onu kaplayan şeyleri yüceltmek ve onların çokluğunu ifade etmektir. Bu ibareyle bilindi ki Allahu Teâlâ’nın azametine ve celaline delalet eden mahlûkattan onu örtenler vasfedilemeyen şeylerdir.(Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)
Ayetteki يَغْشَى ifadesi ‘örtüyor, bürüyor..’ manasına gelebileceği gibi الإتيان (gelme) anlamına da gelebilir. Nitekim Arapça'da فلا يغشاني كل وقت (Falanca, her vakit beni bürüyor..) denilir. Yani, يأتيني (Bana gelir.) Her iki vecih de muhtemeldir. اللّه يأتي ويذهب (Allah gelir, gider) diyenlerin görüşüne göre bu fiilin الإتيان (gelmek) manasına gelmiş olması doğruya daha yakındır. (Fahreddin er-Râzî)