عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
عِنْدَهَا mekân zarfı, mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
جَنَّةُ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْمَأْوٰى muzâfun ileyh olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur. الْمَأْوٰى maksur isimdir.
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur عِنْدَهَا , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. جَنَّةُ الْمَأْوٰى , muahhar mübtedadır.
Müsnedün ileyh olan جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ ‘nın izafetle gelmesi, tazim ve veciz ifade içindir.
جَنَّةُ الْمَأْوٰى , takva sahiplerinin varacakları cennettir. Bu, Hasan-ı Basrî’nin (v. 110/728) görüşüdür. Denilmiştir ki hesap gününe kadar şehitlerin ruhları orada barınacaktır. (Keşşâf)
Bu cennete جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ adının veriliş sebebi ise, müminlerin ruhlarının buraya sığınmasıdır. Bu cennet Arşın altındadır. Bu cennetin nimetlerinden faydalanırlar ve oranın hoş koku ve esintilerini teneffüs ederler. (Kurtubî)