Necm Sûresi 7. Ayet

وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ  ...

(Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.  (5 - 7. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَهُوَ o iken
2 بِالْأُفُقِ ufukta ا ف ق
3 الْأَعْلَىٰ yüksek ع ل و
 

وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ

 

هُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ  cümlesi  اسْتَوٰىۙ ‘nın failinin hali olarak mahallen mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و  ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

İsim cümlesidir. وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. بِالْاُفُقِ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir. الْاَعْلٰى  kelimesi  لْاُفُقِ ‘nin sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.

 

وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ

 

 

Hal  وَ ’ıyla gelen  وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰى  cümlesi  اسْتَوٰى ’nın failinin halidir. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.

Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. 

هُوَ  mübteda,  بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰى  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir. 

[O en yüksek ufuktaydı] ifadesi; göğün ufkunda idi demektir, هُوَ  zamiri Cebrail (as)'a racidir. (Beyzâvî)   

الْاُفُقِ الْاَعْلٰى  izafeti, az sözle çok şey ifade edebilmek, sözü veciz hale getirmek amacına matuftur.

Meşhur olan, buradaki هُوَ zamirinin, Cebrail (as)'a raci oluşudur. Buna göre mana, "Cebrail, Allah Teâlâ'nın kendisini yarattığı şekilde, doğu ufkunda doğruldu. Büyüklüğünden ötürü bütün doğu ufkunu kapladı" şeklindedir. Ama zahir olan, bu zamir ile Hazret-i Muhammed (sav) kastedilmiş olup, manasının "O, hakikaten bir mekânda bulunma açısından değil de, rütbe ve değer açısından yüksek bir mekânda iken, bir mekânda doğruldu" şeklinde olmasıdır. (Fahreddin er-Râzî)