وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضاً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟
Şeytanlar insanlara kötülük işletmiş, insanlar da kendi tercihleriyle onlara uyarak kötülük işlemişler ve böylece kendi rızâlarıyla kötülüğe iştirak etmelerinden dolayı Allah onları birbirinin dostları yapmıştır. Şu halde benimsedikleri inançlar, yaptıkları işler, tuttukları yollar aynı olanlar birbirinin dostlarıdırlar ve âkıbetleri de aynıdır. Mümin müminin, münkir münkirin, zalim de zalimin dostudur ve âyetin beyanına göre bu, ilâhî bir yasadır. Buna göre bir mümin bir münkire veya zalime, onunla dostluk kurmak için değil, onu inkâr ve zulmünden vazgeçirmek için yaklaşmalıdır; dostluk ise ancak bu sağlandıktan sonra kurulabilir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 470
وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضاً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟
وَ istînâfiyyedir. كَ harf-i cerdir. مثل “gibi’’ demektir. Bu ibare, amili نُوَلّ۪ي olan mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri, توليةً مثلَ ذلك نولي بعض الظالمين بعضًا (Bu şekilde zalimleri birbirine dost yaparız.) şeklindedir.
ذٰ işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
نُوَلّ۪ي fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
بَعْضَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. الظَّالِم۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الظَّالِم۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَعْضاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harf-i ceriyle birlikte نُوَلّ۪ي fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كَانُوا يَكْسِبُونَ۟ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
بِ harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَانُوا damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.
يَكْسِبُونَ۟ fiili كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubtur. يَكْسِبُونَ۟ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
كَانَ nakıs fiillerdendir. Nakıs fiiller şunlardır:
1. كَانَ
2. لَيْس
3. صَارَ ve benzerleri: اَصْبَحَ – اَضْحَى – اَمْسَى – ظَلَّ – بَاتَ
4. Süreklilik bildirenler: مَا زَالَ – مَا بَرِحَ – مَا فَتِئَ – مَا اِنْفَكَّ
5. مَا دَامَ
Bu fiiller, isim cümlesinin başına gelerek, mübtedayı ref, haberi de nasb eder. Mübteda bunların ismi, haber de haberi olur. Bunlara kendinden sonra gelenin îrabını değiştirdikleri için de “nevasıh” adı verilir.
İsim cümlesindeki mübteda ve haberin özellikleri ve birbirine uyumu nasılsa nakıs fiillerin isim ve haberi arasındaki uyum ve özellikleri de öyledir.
كَانَ ve benzerlerinin isim ve haberlerinin irab durumları şöyledir:
a. Müfred olduklarında; ismi damme (-ُ) ile merfu, haberi fetha (-َ) ile mansub olur.
b. Tesniye olduklarında; ismi elif (ا) ile merfu, haberi cezimli yâ (يْ) ile mansub olur.
c. Cemi müzekker salim olduklarında; ismi (و) ile merfu, haberi sakin yâ (ي) ile mansub olur.
d. Cemi müennes salim olduklarında; ismi damme (اتُ) ile merfu, haberi kesra (اتِ) ile mansub olur.
Nakıs fiillerin haberleri isim cümlesinin haberi gibi müfred, cümle (isim, fiil) veya şibh-i cümle (zarflı, harf-i cerli isim) olarak gelebilir.
Nakıs fiillerin mazi, muzari, masdar, emir gibi bütün kipleri aynı şekilde amel eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نُوَلّ۪ي fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Tef’il babındandır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef‘ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضاً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟
وَ istînâfiyyedir. Ayette îcâz-ı hazif vardır. كَذٰلِكَ, fiilin mahzuf mef’ûlü mutlakına müteallıktır.
كَذٰلِكَ kelimesi teşbih veya ايضا manasında olabilir, bazen her iki manaya da uygun olabilir. Teşbih olduğunda مثل ذلك (Bunun gibi) manasındadır.
هذا الرجل كذلك الرجل (Bu adam o adam gibidir.)
وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي buyruğundaki teşbih كَ, daha önce geçmiş olan bir şeyin bulunmasını iktizâ eder. Buna göre ifadenin takdiri manası: Cenab-ı Hakk, “Daha önce bahisleri geçen cin ve insanlara, kendisinden kurtuluş olmayan ve ebedi ve elim olan bir azabı indirdiğim gibi işte aynı şekilde zalimleri de birbirine musallat ettim.” demek istemiştir şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
Bazen müşarun ileyh hazfedilir.
قالوا بل وجدنا آباءنا كذلك يفعلون (Hayır, biz babalarımızı böyle ibadet ederken bulduk dediler.) Yani bunlar gibi fiil yapıyorlar demektir. (Şuara Suresi, 74)
ايضا manasına örnek:
أنت ضربت خالدا و سرقت ماله كذلك (Sen Halid’e vurdun ve yine aynı şekilde malını çaldın.)
هو ضربه و كذلك توعده (Ona vurdu ve bu vuruş gibi ona gözdağı verdi manasında anlarsak teşbih manasında olur. Ona vurdu ve bununla yetinmedi, üstüne üstlük gözdağı verdi manasında anlarsak ايضا manasında olur.) (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Meani-n Nahvi)
Buradaki kullanım da her iki manaya da uygundur.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
Bu cümle iki ihtimali tezyîl veya itirazla tamamlar. (Âşûr)
Ayetteki الظَّالِم۪ينَ kelimesinden murad müşriklerdir. (Âşûr)
…نُوَلّ۪ي بَعْضَ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdariye olan مَا mecrur mahalde olup وَلِيُّهُمْ’a müteallıktır. Sılası كَانَ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesidir.
بِما كانُوا يَكْسِبُونَ sözündeki بِ harf-i ceri sebep içindir. Yani şirklerine devam etmelerine bir ceza olarak demektir. (Âşûr)
Ayetteki, بِما كانُوا يَكْسِبُونَ “İşlemekte oldukları yüzünden…” buyruğunun manası, “Halktan bazılarının zulmü işlemiş olması sebebiyle zalimleri birbirlerine musallat ederiz.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103)
كَانَ ’nin haberinin muzari fiil olması, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylem olduğuna, veya geçmişte mutat olarak yapılan ve adet haline getirilen davranış olduğuna işaret eder. Fail onu sürekli yaptığından âdet haline getirmiştir. (M. Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde Kane Fiili Ve Kur’an’da Kullanımı)
يَكْسِبُونَ۟ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belagat)
Mevsûlde, müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
بَعْضاً kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Ayetten maksat zalimlerin dostluğuna aldanmaktan ibret almak, öğüt ve ihtar ve Allah’ın sünnetlerinden birini alemlere açıklamaktır. (Âşûr)