وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلٰى مَا كُذِّبُوا وَاُو۫ذُوا حَتّٰٓى اَتٰيهُمْ نَصْرُنَاۚ وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۚ وَلَقَدْ جَٓاءَكَ مِنْ نَبَا۬ئِ الْمُرْسَل۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ | ve andolsun |
|
2 | كُذِّبَتْ | yalanlanmıştı |
|
3 | رُسُلٌ | elçiler |
|
4 | مِنْ |
|
|
5 | قَبْلِكَ | senden önce de |
|
6 | فَصَبَرُوا | sabrettiler |
|
7 | عَلَىٰ | karşı |
|
8 | مَا |
|
|
9 | كُذِّبُوا | yalanlanmalarına |
|
10 | وَأُوذُوا | ve eziyet edilmelerine |
|
11 | حَتَّىٰ | nihayet |
|
12 | أَتَاهُمْ | onlara yetişti |
|
13 | نَصْرُنَا | yardımımız |
|
14 | وَلَا | yoktur |
|
15 | مُبَدِّلَ | değiştirebilecek |
|
16 | لِكَلِمَاتِ | kelimelerini |
|
17 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
18 | وَلَقَدْ | andolsun |
|
19 | جَاءَكَ | sana da gelmiştir |
|
20 | مِنْ | -inden |
|
21 | نَبَإِ | haber- |
|
22 | الْمُرْسَلِينَ | elçilerin |
|
Hz. Muhammed’e, daha önceki peygamberlerin de yalancılıkla itham edildikleri, fakat onların, Allah’ın yardımıyla zafere ulaşıncaya kadar bu yalanlamalara, hatta uğradıkları eziyetlere sabırla göğüs gerdikleri haber verilmekte, böylece Resûlullah hem teselli edilmekte hem de dolaylı olarak geçmiş peygamberlerin bu olumlu tutumlarını örnek alması istenmektedir. Âyetin “Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur” meâlindeki kısmında geçen “kelimeler”den maksat, inkârcıların menfi ve haksız tutumlarına rağmen görevlerini sabır ve metanetle yerine getirmeye çalışan peygamberlere, sonunda Allah’ın “zafer” vereceği yönündeki vaadidir. Âyette bunun Allah’ın değişmeyen kanunu olduğuna işaret edilmiştir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 397
وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلٰى مَا كُذِّبُوا وَاُو۫ذُوا حَتّٰٓى اَتٰيهُمْ نَصْرُنَاۚ
وَ atıf harfidir. لَ mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
كُذِّبَتْ meçhul mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. رُسُلٌ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
كُذِّبَتْ fiilinin faili cemi teksir olduğu için te’nis alameti bitişir. صَبَرُوا ve كُذِّبُوا fiillerine çoğul vav’ı bitişerek gelmiştir. Çünkü her iki fiilin faili de müstetirdir. Müzekker olması tercih edilir. (Âşûr)
مِنْ قَبْلِكَ car mecruru كُذِّبَتْ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. صَبَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مَا ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde صَبَرُوا fiiline müteallıktır.
كُذِّبُوا damme üzere meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. اُو۫ذُوا damme üzere meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
حَتّٰٓى gaye bildiren cer harfidir. اَتٰيهُمْ muzari fiilini gizli اَنْ ile nasb ederek anlamını masdara çevirmiştir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde صَبَرُوا fiiline müteallıktır. اَتٰيهُمْ mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
نَصْرُنَا fail olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
حَتّٰٓى edatı üç şekilde kullanılabilir: 1) Harf-i cer olarak gelir. 2) Başlangıç edatı olarak gelir. 3) Atıf edatı olarak gelir. Burada harf-i cer olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَن harfi altı yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى) ’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhuddan sonra, 4) Lam-ı ta’lîlden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ) ’sinden sonra. Burada harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۚ وَلَقَدْ جَٓاءَكَ مِنْ نَبَا۬ئِ الْمُرْسَل۪ينَ
وَ atıf harfidir. لَا cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. مُبَدِّلَ kelimesi لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir.
لِكَلِمَاتِ car mecruru مُبَدِّلَ’ye müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. لَا ’nın haberi mahzuftur. Takdiri, موجود şeklindedir.
وَ atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir. لَ mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جَٓاءَكَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
الرسل lafzının delaletiyle fail mahzuftur. Takdiri, جاءك الخبر şeklindedir.
مِنْ نَبَا۬ئِ car mecruru جَٓاءَ ’deki failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, جاءك الخبر كائنا من نبأ الرسل (Elçilerin haberlerinden biri sana geldi.) şeklindedir.
الْمُرْسَل۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
مُبَدِّلَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْمُرْسَل۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûludur.
İsm-i mef’ûl; kendisine iş yapılanı bildiren, failden etkilenen isimdir. Türkçedeki edilgen sıfat-fiil karşılığıdır. Nasıl ism-i fail malum muzari fiil gibi kullanılıyorsa, ism-i mef’ûl de mazi meçhul gibi tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلٰى مَا كُذِّبُوا وَاُو۫ذُوا حَتّٰٓى اَتٰيهُمْ نَصْرُنَ
Bu kelamın başında yeminin bulunması, teselliyi güçlendirmek içindir. (Ebüssuud, Âşûr)
وَ istînâfiyyedir. لَ mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. كُذِّبَتْ fiili meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.
Cevap cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. قَدْ ve لَ tekid ifade eder.
Yine mazi fiil sıygasında gelen فَصَبَرُوا عَلٰى مَا كُذِّبُوا cümlesi kasemin cevabına فَ ile atfedilmiştir. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsul مَا ’nın sılası meçhul mazi fiil sıygasında haberî isnaddır.
وَاُو۫ذُوا حَتّٰٓى اَتٰيهُمْ نَصْرُنَا cümlesi sılaya veya فَصَبَرُوا cümlesine matuftur. Gaye bildiren cer harfi حَتّٰٓى, akabindeki cümleyi gizli أن ’le masdara çevirmiştir. حَتّٰٓى ile birlikte فَصَبَرُوا’ya müteallık olan masdar-ı müevvel, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu حَتّٰٓى [nihayet] sabırla ilgilidir. Yani “sabrın sonunda” demektir. Bu ifadeden anlaşıldığı gibi Allah’ın yardımı, kesin bir sonuçtur. Onu hiçbir şey engelleyemez ve o yardım mutlaka muhataplarını bulur.
نَصْرُنَا şeklinde azamet (1. şahıs çoğul) zamirinin kullanılması, bu yardıma önem verildiğini göstermek içindir. (Ebüssuûd)
اَتٰيهُمْ نَصْرُنَا ibaresinde istiare vardır. Yardımın gerçekleşmesi, bir şeyin gelmesine benzetilmiştir.
اَتٰيهُمْ نَصْرُنَا “nasr”ın vukuunda mecaz vardır. Yardımın vukuu, gelmeye benzetildi. Sanki nida edilenin uzaktan gelmesi gibi. (Medine Balcı Dergâhu’l Kur’an, Âşûr)
نَصْرُنَا izafetinde Allah Teâlâya aid zamire muzaf olan نَصْرُ şan ve şeref kazanmıştır.
Önceki cümledeki gaib zamirden bu cümlede azamet zamirine iltifat vardır.
وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۚ
Cümle kasemin cevabına وَ ’la atfedilmiştir. Bu cümlenin itiraziyye olması da caizdir. Cinsini nefyeden لَاۤ ’nın dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
لَّا , لِكَلِمَاتِ اللّٰهِ ‘nın genellikle mahzuf olan haberine müteallıktır.
لِكَلِمَاتِ اللّٰهِ izafetinde lafza-i celâle muzâf olan كَلِمَاتِ için tazim ifade eder.
Bu cümlede tekrar gaib zamire dönülerek iltifat yapılmıştır.
Allah ism-i celâlinin zahir olarak zikredilmesi, hükmün illet ve sebebini zımnen bildirmek içindir. Çünkü Allah Teâlâ'ya karşı hiç kimse hiçbir konuda galibiyet sağlayamaz; Allah Teala hiçbir sözünden caymaz. Bunlar O’nun ulûhiyyetinin gereğidir. (Ebüssuûd)
كَلِمَاتِ ile kastedilen özel bir nev’dir. Allah’ın kelimelerinin bazısıyla teşrî kastedilmez ama nesh ile değiştirmek kastedilir. Dolayısıyla değiştirmemek; iptal etmekten mecazdır. (Âşûr)
وَلَقَدْ جَٓاءَكَ مِنْ نَبَا۬ئِ الْمُرْسَل۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. Veya önceki kasemin cevabına matuftur. لَ mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Cevap cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. قَدْ ve لَ tekid ifade eder.
الْمُرْسَل۪ينَ - رُسُلٌ ve كُذِّبَتْ - كُذِّبُو kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
جَٓاءَكَ - اَتٰيهُمْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Değiştiren kişiyi olumsuzlamak, değiştirmeyi yasaklamaktan kinayedir. Çünkü tebdil, sadece mübeddille olabilir. Yani Allah’tan gayrısı, Allah’ın muradını değiştirmekten acizdir. Allah Teâlâ bu şana sahip kelimelerini değiştirmek istememiştir. (Âşûr)
نَبَا۬ئِ الْمُرْسَل۪ينَ [Peygamberlerin haberleri]’nden maksat, onların çektikleri sıkıntılardan sonra Allah Teâlâ’nın kendilerine yardım etmesi yahut peygamberlerle ümmetleri arasında cereyan eden hadiselerdir. (Ebüssuûd)
Hak Teâlâ’nın, وَلَقَدْ جَٓاءَكَ مِنْ نَبَا۬ئِ الْمُرْسَل۪ينَ [Andolsun ki Sana, resullerin haberlerinden geldi.] buyruğu, “Kur’an-ı Kerim’de, onları nasıl kurtardığımıza ve kavimlerini nasıl helak ettiğimize dair haberleri Sana geldi.” demektir. Ahfes, “Buradaki مِنْ harf-i ceri, zaiddir (manada tesiri yoktur). Nitekim Sen, أصابنا من مطر (Bize yağmur isabet etti.) dersin.” demiştir.
Başka kimseler ise bu görüşün caiz olmadığını, çünkü bu şekilde harf-i cerinin olumlu cümlede getirilemeyeceğini, ancak olumsuz cümlede kullanılabileceğini söylemişlerdir. Nitekim sen ما أتاني من أحد (Bana hiç kimse gelmedi) dersin. Bu ayette من harfi teb’iz (kısmen) manasındadır. Hazreti Peygambere (s.a.) gelen haberler ise bütün peygamberlerin değil bazı peygamberlerin kıssalarıdır. Hak Teâlâ da وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ [Öyle peygamberler (gönderdik ki) onların kıssalarını önceden sana bildirdik. (Yine) Öyle peygamberler (yolladık ki) Sana onların kıssalarını haber vermedik. (Mümin Suresi, 78)] buyurmuştur.
Ayetteki (geldi) fiilinin faili mahzuf olup, söylenenlerin kendisine delalet etmesinden dolayı hazfedilmiştir ve takdiri: ولقد جاءك نبأ من نبأ المرسلين [Andolsun ki Sana, peygamberlerin haberlerinden bir haber geldi.] şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)