قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۚ لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | مَنْ | kim |
|
3 | يُنَجِّيكُمْ | sizi kurtarıyor |
|
4 | مِنْ | -ndan |
|
5 | ظُلُمَاتِ | karanlıkları- |
|
6 | الْبَرِّ | karanın |
|
7 | وَالْبَحْرِ | ve denizin |
|
8 | تَدْعُونَهُ | O’na yakardığınızda |
|
9 | تَضَرُّعًا | gizli olarak |
|
10 | وَخُفْيَةً | ve açık olarak |
|
11 | لَئِنْ | eğer |
|
12 | أَنْجَانَا | bizi kurtarırsa |
|
13 | مِنْ |
|
|
14 | هَٰذِهِ | bundan |
|
15 | لَنَكُونَنَّ | elbette olacağız |
|
16 | مِنَ | -den |
|
17 | الشَّاكِرِينَ | şükredenler- |
|
Müfessirlere göre 63. âyette geçen “karanın ve denizin karanlıkları”ndan maksat, insanların buralarda karşılaştıkları tehlikeler, acılar, felâketlerdir. Bu suretle müşrikler, inkârları ve günahları sebebiyle, benzer durumdaki eski kavimler gibi, türlü felâketlere mâruz bırakılmakla tehdit edilmekte ve bu durumlardan kendilerini ancak Allah’ın kurtarabileceği hatırlatılmaktadır. Âyette “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?” diye sorulması, müşriklerin Allah’a inandıklarını gösterir. Nitekim cevap müsbet olacağı için zikredilmeye gerek görülmemiştir. Şevkânî’nin de belirttiği gibi, Allah’ın kurtarıcılığının soru şeklinde ifade buyurulması, müşrikler hakkında bir kınama anlamı da taşımaktadır (II, 145). Buna göre 63-64. âyetlerin anlamını şöylece açmak mümkündür: Sizi karanın ve denizin tehlikelerinden ancak Allah’ın koruduğunu bildiğiniz, üstelik O’na gizli gizli yalvararak “Eğer bizi bundan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız” diye söz de verdiğiniz halde, nasıl olur da daha sonra tekrar eski halinize dönerek birer cansız ve âciz nesneler olan putlarınızı Allah’a ortak koşarsınız!”
Bu iki âyet insanoğlunun önemli bir zaafına işaret etmektedir: İnsanlar çoğunlukla sağlık, güvenlik, bolluk ve rahatlık gibi imkânlar içinde yaşarken; özellikle ihtiraslarının, hevâ ve heveslerinin peşinde koşarken mânevî hayatlarını, hâlika ve mahlûka karşı ödevlerini ihmal eder, bunları düşünmek istemezler. Açıktan veya dolaylı bir şekilde Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr veya göz ardı ederek başka nesnelere ya da insanlara tapar yahut taparcasına bağlanır, boyun eğerler; yalnız Allah’tan beklemeleri gereken şeyleri fânilerden bekler; onları önder, rehber, hatta rab edinirler. Buna karşılık, genellikle Allah’tan başkasının gideremeyeceği türlü felâketlerin insanlar üzerinde bir uyarıcılık ve onları kendine getirme, sağlıklı düşünmelerini, değerlendirme yapmalarını ve sonuçta Allah’ı hatırlayıp O’na yönelmelerini sağlama gibi olumlu tesirleri sayesinde insanlar Allah’a yönelip kurtuluş için O’na yalvarır, hatta bundan böyle iyi birer kul olarak ödevlerini yerine getireceklerine söz verirler. Geçmişte ve günümüzde felâket anlarında Allah’ı anıp O’na sığınmayan pek az insan vardır. Ancak, birçok insan, sıkıntıdan kurtulup da her şey tekrar yoluna girince yeniden eski yanlış ve isyankâr tutumlarına döner. Söz konusu âyetler insanları bu zaafları hususunda uyarmakta, kendilerini dert ve kederlerden kurtaranın Allah olduğunu, dolayısıyla zor zamanlarda olduğu gibi rahata kavuştuklarında da O’nu tanımaları, O’ndan yüz çevirmemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 419-420
قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۚ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir. Mekulü’l-kavli, مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
مَنْ istifham ismidir. Mübteda olarak mahallen merfûdur.
يُنَجّ۪يكُمْ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يُنَجّ۪يكُمْ fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مِنْ ظُلُمَاتِ car mecruru يُنَجّ۪يكُمْ fiiline müteallıktır.
الْبَرِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
تَدْعُونَهُ fiili يُنَجّ۪يكُمْ ’deki zamirin hali olarak mahallen mansubtur. تَدْعُونَهُ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
تَضَرُّعاً nev manasında mef’ûlu mutlak olup mastardan naibtir. خُفْيَةًۚ atıf harfi وَ ’la تَضَرُّعاً ’a matuftur.
يُنَجّ۪يكُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Tef’il babındandır. Sülâsîsi نجو’dir. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
لَ harfi, mahzuf bir kaseme delalet eden muvattıadır. إِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder.
اَنْجٰينَا şart fiili olup elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مِنْ هٰذِه۪ car mecruru اَنْجٰينَا fiiline müteallıktır.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. نَكُونَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. كان ’nin ismi müstetir olup takdiri نحن’dur.
نَكُونَنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir.
Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
مِنَ الشَّاكِر۪ينَ car mecruru تَكُونَنَّ fiiline müteallıktır. Cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الشَّاكِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan شكر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Şartın cevabı kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur.
قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۚ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Soru kastı taşımayıp tevbih ve inkârî anlamda gelen cümle mecâz-ı mürsel mürekkebtir.
Kelam tehdit manasında olduğu ve takriri istifhamla başladığı için hitap zamiri Müslümanlara değil müşriklere aittir. Arkadan gelen ayetteki ثُمَّ أنْتُمْ تُشْرِكُونَ sözü de bunu doğrular. (Âşûr)
Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
وَ ’sız gelen müekked hal cümlesi تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۚ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
الْبَرِّ - الْبَحْرِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
تَدْعُونَهُ - تَضَرُّعاً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
İnsanların sefer esnasında başlarına gelen zorluk, sıkıntı ve korku için latif bir istiare vardır. ظُلُمَاتِ ; meşakkat için kullanılmıştır. Câmi’; korku ve basiretin iptal olmasıdır. Bunun için zor gün için de يوم مظلم tabiri kullanılır. (Sâbûnî-Ebdeul Beyan)
لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
İstînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. لَ mahzuf kasem fiiline işaret için gelen lâm-ı muvattıa, ئِنْ şart harfidir.
Şart fiili اَنْجٰينَا muksemun aleyhtir. Şart cümlesi olan اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ cümlesi kasemin cevabıdır. Sübut ifade eden bu isim cümlesi لَ ve nûn-u sakile ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır.
Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur. Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Kasemin cevap cümlesinde de îcaz-ı hazif sanatı vardır. كاَن ,مِنَ الشَّاكِر۪ينَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
Şart ve mukadder cevap cümlesinden oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.
اَنْجٰينَا - يُنَجّ۪يكُمْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يُنَجّ۪يكُمْ tefîl babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanıma şeklinde, اَنْجٰينَا fiili ise ifâl babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda önceki fiilden daha hızlı olan durumlarda kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’ân Kelimelerinin Sırlı Dünyası, S. 113)