En'âm Sûresi 7. Ayet

وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَاباً ف۪ي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ  ...

(Ey Muhammed!) Eğer sana kâğıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkâr edenler, “Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir” diyeceklerdi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَوْ ve eğer
2 نَزَّلْنَا indirmiş olsaydık ن ز ل
3 عَلَيْكَ sana
4 كِتَابًا bir Kitap ك ت ب
5 فِي
6 قِرْطَاسٍ kağıt üzerine yazılı ق ر ط س
7 فَلَمَسُوهُ onu tutsalardı ل م س
8 بِأَيْدِيهِمْ elleriyle ي د ي
9 لَقَالَ yine derlerdi ق و ل
10 الَّذِينَ kimseler
11 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
12 إِنْ
13 هَٰذَا bu
14 إِلَّا ancak
15 سِحْرٌ bir büyüdür س ح ر
16 مُبِينٌ apaçık ب ي ن
 

Kur’ân-ı Kerîm’in başka yerlerinde de belirtildiği üzere müşrikler, Hz. Peygamber’in ilâhî kelâmı kendilerine okuyup duyurmasını yeterli bulmamış, gökten kendilerine okuyacakları bir kitap (İsrâ 17/93) veya “açılmış sahîfeler” (Müddessir 74/52) indirilmesini istemişlerdi. Aslında onlar bu istekleriyle güya Hz. Peygamber’i zor durumda bırakmayı amaçladıklarından, âyette, onların bu tür istekleri yerine getirilse ve kendilerine kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirilse bile, yine de inanmayacakları, bunun apaçık bir büyü olduğunu iddia edecekleri açıklanarak gerçek niyetleri yüzlerine vurulmaktadır. Zira Hz. Hatice, Ebû Bekir, Ömer ve diğer samimi insanlar Resûlullah’ın dürüstlüğünü, Kur’an âyetlerinin ihtiva ettiği açık seçik gerçekleri dikkate alarak iman etmişler; buna karşılık nefislerinin gururuna kapılan, Kur’an’ın getirdiği ilkelerin, kendilerinin veya kabilelerinin çıkarlarını zedeleyeceğini düşünen ve Câhiliye taassubunda direnen inatçı kimseler ise çeşitli bahaneler ileri sürerek, sonunda hiçbir mantıkî gerekçe bulamadıkları için Kur’an’ın “bir büyü” (En‘âm 6/7), Hz. Peygamber’in de “bir kâhin veya mecnun” (Tûr 52/29) olduğu yönünde hakikatten uzak ithamlarda bulunmuşlardır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 378-379

 

قرطس İçine yazı yazılan şey demektir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de  2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli kırtasiyedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

لمس Dokunmak gibidir ve dış deriyle bir şeyi algılamak anlamına gelir. Ayrıca araştırmak ve aramak manalarında da kullanılır. لَمَسَ  ve لامَسَ fiillerini hem dokunmaya hem de cimâya hamleden müfessirler olmuştur. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 5 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli iltimastır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَاباً ف۪ي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَوْ  gayrı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.

نَزَّلْنَا  şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

عَلَيْكَ  car mecruru  نَزَّلْنَا  fiiline müteallıktır.  كِتَاباً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. 

ف۪ي قِرْطَاسٍ  car mecruru  كِتَاباً’e müteallıktır.

فَ  atıf harfidir.  لَمَسُوهُ  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  بِاَيْد۪يهِمْ  car mecruru  لَمَسُوهُ  fiiline müteallıktır.

Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَ  harfi  لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. İsaret ismi  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır.  سِحْرٌ  haber olup lafzen merfûdur.  مُب۪ينٌ  kelimesi  سِحْرٌ ’un sıfatıdır.

مُب۪ينٌ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَاباً ف۪ي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayet, şart üslubunda haberî isnaddır. … نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَاباً ف۪ي  müspet mazi sıygada gelmiş şart cümlesidir.

Bundan önce ayetlerin ve hakkın gelmesi, onlara nispet edildiği halde burada kitabın indirilmesinin Peygamber (sav)’e nispet edilmesi, onların nazil olan ayetlere vaki itirazlarının, Peygamberimiz (sav)’in risalet ve nübüvvetini de zımnen kapsadığını bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

قِرْطَاسٍ; kamıştan mamul kâğıt tomarlar demektir. Türkçemizdeki kırtasiye kelimesi bu kelimeden gelir.

ف  ile makabline atfedilmiş  فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لَمَسُ  [dokunma], normal şartlarda ancak elle olduğu halde buradaki tahsiste ellerin sarahaten zikredilmesi, tayin etmek ve mecaz ihtimalini ortadan kaldırmak içindir. (Ebüssuûd, Ruhul- Beyan)  

بِاَيْد۪يهِمْ  ibaresi tekiddir. Mecaz ihtimalini ortadan kaldırmak için gelmiştir. (Ebüssuûd) Tekmil ve ihtiras ıtnâbıdır. 

كِتَاباً - قِرْطَاسٍ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesi  … لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ , şartın cevabıdır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, sonradan gelecek habere dikkat çekmek ve bahsi geçenleri tahkir içindir. Sılası mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır. 

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ ,  kasırla tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber talebî kelamdır. Nefy harfi  مَا  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.  هٰذَٓا  mevsuf/maksûr, سِحْرٌ مُب۪ينٌ  sıfat/maksûrun aleyhtir. 

Müsnedün ileyhin işaret ismi ile gelmesi işaret edilene tahkir kastı taşımaktadır. Ayrıca işaret isminde tecessüm sanatı vardır.

سِحْرٌ , مُب۪ينٌ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda, faide-i haber talebî kelamdır.