اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنَّمَا | ancak |
|
2 | يَنْهَاكُمُ | sizi men’eder |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | عَنِ | -den |
|
5 | الَّذِينَ | kimseler- |
|
6 | قَاتَلُوكُمْ | sizinle savaşan |
|
7 | فِي | hakkında |
|
8 | الدِّينِ | din |
|
9 | وَأَخْرَجُوكُمْ | ve sizi çıkaran |
|
10 | مِنْ | -dan |
|
11 | دِيَارِكُمْ | yurtlarınız- |
|
12 | وَظَاهَرُوا | ve yardım eden |
|
13 | عَلَىٰ |
|
|
14 | إِخْرَاجِكُمْ | çıkarılmanıza |
|
15 | أَنْ |
|
|
16 | تَوَلَّوْهُمْ | dost olmanızdan |
|
17 | وَمَنْ | ve kim |
|
18 | يَتَوَلَّهُمْ | onlarla dost olursa |
|
19 | فَأُولَٰئِكَ | işte |
|
20 | هُمُ | onlardır |
|
21 | الظَّالِمُونَ | zalimler |
|
اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ
Fiil cümlesidir. اِنَّـمَٓا , kâffe (durduran, engelleyen anlamında ism-i faildir) ve mekfûfe’dir. Usül ve beyan alimlerinin Cumhuruna göre kâffe olan مَٓا harfi, اِنَّ ile birlikte nafiye olur ve bu da hasr için kullanılma sebebidir. Çünkü اِنَّ ispat, مَٓا nefy içindir. Bu ikisinin tek bir şey için kullanılması caiz değildir, çünkü aralarında tenakuz vardır. https://www.arapcadilbilgisi.com/
Cumhura göre إنما hasr ifade eder ve maksûrun aleyh cümlenin sonunda bulunur. https://islamansiklopedisi.org
يَنْهٰيكُمُ fiili ى üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اللّٰهُ lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl عَنِ harf-i ceriyle birlikte يَنْهٰيكُمُ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası قَاتَلُوكُمْ ‘ dur. İrabdan mahalli yoktur.
قَاتَلُوكُمْ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي الدّ۪ينِ car mecruru قَاتَلُوكُمْ fiiline mütealliktir.
اَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
اَخْرَجُوكُمْ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul وَ fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ دِيَارِكُمْ car mecruru اَخْرَجُو fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
ظَاهَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul وَ fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ car mecruru ظَاهَرُوا fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde الَّذ۪ينَ ‘den bedel olup mahallen mecrurdur.
تَوَلَّوْهُمْ fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Fiil-i muzarinin başına اَنْ harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُقَاتِلُوكُمْ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. babındadır. Sülâsîsi قتل ’dir.
Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
اَخْرَجُوكُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi خرج ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَتَوَلَّهُمْ şart fiili illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. İsm-i işaret olan اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
هُمُ fasıl zamiridir. الظَّالِمُونَ mübtedanın haberi olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
Veya munfasıl zamir هُمُ ikinci mübteda olarak mahallen merfûdur. الظَّالِمُونَ ise haberidir. هُمُ الظَّالِمُونَ isim cümlesi ism-i işaret اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
الظَّالِمُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَوَلَّهُمْ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.
اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Cümle kasr edatı اِنَّمَا ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّمَا ile yapılan kasrlarda muhatap konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur, ya da bu konuma konulmuştur. Muhatabın inkâr ettiği durumlarda, inkâr etmiyormuş menzilesine konarak اِنَّمَا ile kasr yapılır. Böylece tariz yoluyla başka bir maksat için gelmiş olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu kasr; müşriklerle kayıtsız şartsız ilişkide olmanın caiz olduğu konusundaki şüpheyi veya zannı red için gelmiş bir kalp kasrıdır. (Âşûr)
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması teberrük, telezzüz ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Mecrur mahaldeki ألذ۪ينَ has ism-i mevsûlü, başındaki عَنِ harf-i ceriyle birlikte يَنْهٰيكُمُ fiiline mütealliktir. Sılası olan قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
فِي الدّ۪ينِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla الدّ۪ينِ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü din, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.
اَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupta gelerek, yine sıla cümlesine atfedilen وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تَوَلَّوْهُمْۚ cümlesi, masdar tevili ile الَّذ۪ينَ ‘den bedel-i iştimâl olup mecrur konumundadır. Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Önceki ayetteki … لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ cümlesiyle, bu ayetteki … اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
اَخْرَجُو - اِخْرَاجِكُمْ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الدّ۪ينِ - دِيَارِكُمْ kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Dost olunmayacak kimselerin özellikleri sayılarak taksim sanatı yapılmıştır. الَّذ۪ين cem’, dinde savaşma, yurtlarından çıkarma, çıkaranlara destek olma taksimdir.
8. Ayetteki لَا يَنْهٰيكُمُ ile bu ayetteki يَنْهٰيكُمُ kelimeleri arasında tıbak-ı selb sanatı vardır.
وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
وَ , istinâfîyyedir. Cümle ta’lil hükmünde müstenefedir. Şart üslubunda gelmiştir.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi مَنْ يَتَوَلَّهُمْ , şarttır. Şart ismi مَنْ mübteda, يَتَوَلَّهُمْ cümlesi haberdir.
Müsnedin muzari fiille gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. Cevap cümlesi olan فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkâri kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Cümle fasıl zamiri ve kasrla tekid edilmiştir. Fasıl zamiri, müsnedin الْ takısı ile gelmesi sebebiyle oluşan kasrı tekid içindir. Haberin الْ takısıyla marife olması, kasr ifadesinin yanında bu vasfın onlarda kemâl derecede olduğunu belirtir.
اُو۬لٰٓئِكَ maksûr/mevsûf, الظَّالِمُونَ maksurun aleyh/sıfat yani kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat, iddiaî kasrdır.
Kasr-ı mevsûf ale’s sıfat: Zikredilen mevsûfta, bu sıfattan başka bir sıfat olmadığını ifade etmektir. Ama bu sıfat başka mevsûflarda bulunabilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
هم zamiri, mübteda ile haberin arasına girdiği için “Îrabdan mahalli olmayan fasıl zamiri” olarak isimlendirilmiştir. Bu zamir tekid ifade eder. Pekiştirme dışındaki bir faydası da ihtisas ifade etmesidir. Böylece kendisinden sonra gelen kelime de sıfat değil haber olur.
Bu kişilerin durumu üç şekilde tekid edilmiştir: Sübuta delalet eden isim cümlesi ile gelmiştir. Fasıl zamiri olan هم ile tekid edilmiştir. Müsned ve müsnedün ileyhin marife olmasıyla tekid edilmiştir. Bu da kasr ifade eder. Hüsran onlara kasredilmiştir. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Garîbi Belâgati'l Kur'ani'l Kerim, Soru: 352)
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelerek onlara tekrar dikkat çekilmesi işaret edilenleri tahkir ve korkutmak ifade eder.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden fasıl zamiri, isim cümlesi ve müsnedin harf-i tarifle marife gelmesi olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Haber olan الظَّالِمُونَ ‘nin, ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun sübut ve devamlılığına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Tekrar eden هُمْ zamirlerinde ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bu cümledeki kasr; iddiaîdir. Yani hataya düşüp isyan etmemeleri için yapılan şiddetli tenbih ve yasaklamaya rağmen zulümleri sebebiyle Allah onları affetmez. Çünkü Allah’ın ve Müslümanların hakkını çiğnedikleri gibi bizzat zalimin hakkını da çiğnemişlerdir. (Âşûr)
يَتَوَلَّهُمْ - الظَّالِمُونَ kelimeleri arasında tıbak-ı hafî sanatı vardır.
يَتَوَلَّهُمْ - تَوَلَّوْهُمْۚ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.