ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَـهُٓ اَجْراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | ذَٰلِكَ | bu |
|
2 | أَمْرُ | buyruğudur |
|
3 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
4 | أَنْزَلَهُ | indirdiği |
|
5 | إِلَيْكُمْ | size |
|
6 | وَمَنْ | ve kim |
|
7 | يَتَّقِ | korkarsa |
|
8 | اللَّهَ | Allah’tan |
|
9 | يُكَفِّرْ | örter |
|
10 | عَنْهُ | onun |
|
11 | سَيِّئَاتِهِ | kötülüklerini |
|
12 | وَيُعْظِمْ | ve büyütür |
|
13 | لَهُ | onun |
|
14 | أَجْرًا | mükafatını |
|
ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ
İsim cümlesidir. İşaret ismi ذٰلِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. ل harfi buud, yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir.
اَمْرُ اللّٰهِ haber olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. اَنْزَلَهُٓ fiili amili ذٰلِكَ ‘nin hali olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْزَلَهُٓ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اِلَيْكُمْ car mecruru اَنْزَلَ fiiline mütealliktir.
اَنْزَلَهُٓ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نزل ’dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَـهُٓ اَجْراً
مَنْ iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur. يَتَّقِ اللّٰهَ cümlesi mübteda مَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
يَتَّقِ illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اللّٰهِ lafza-i celâl mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ karînesi olmadan gelen يُكَفِّرْ cümlesi şartın cevabıdır. يُكَفِّرْ sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. عَنْهُ car mecruru يُكَفِّرْ fiiline mütealliktir. سَيِّـَٔاتِه۪ mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُعْظِمْ atıf harfi وَ ‘la şartın cevabına matuftur. يُعْظِمْ sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَـهُٓ car mecruru يُعْظِمْ fiiline mütealliktir. اَجْراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَتَّقِ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.İftial babının fael fiili و ي ث olursa fael fiili ت harfine çevrilir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
يُكَفِّرْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi كفر ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
يُعْظِمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عظم ’dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedün ileyhin uzağı işaret etmekte kullanılan işaret ismi ile marife olması, işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle onların mertebelerinin yüksekliğini belirtir.
İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden ذٰلِكَ ile Allah’ın emirlerine işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan, istiare oluşur. Câmi’, her ikisindeki vücudun tahakkukudur.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri, Beyân İlmi)
Veciz anlatım kastıyla gelen اَمْرُ اللّٰهِ izafetinde Allah lafzına muzâf olması اَمْرُ ye, şan ve tazim ifade etmiştir.
Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında müsnedün ileyhe tazim ifade eder. Çünkü müsned tahkir anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tazimine işaret etmiştir.
ذَ ٰلِكَ ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sûreleri Belâgi Tefsiri, Duhan/57, C. 5, s. 190)
اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْ cümlesi اَمْرُ اللّٰهِ ‘nin halidir. Hal cümleleri, anlamı açıklamak için yapılan ıtnâb sanatıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ [İşte Allah’ın emri…] ifadesiyle, iddet bekleyen kadınların durumuna dair öğrettiklerini kasdetmektedir; yani her kim indirdiği şu hükümlerle amel etme konusunda Allah’tan sakınıp, (kadının) süknâ hakkı, onu zarara uğratmama, hamile ise nafakasını sağlama, (çocuğunu babası adına) emziriyorsa ücretini ödeme gibi hususlara dair bahsedilenlerle alakalı üzerine düşen hukuka riayet ederse, kötülüklerinin silinmesini ve büyük mükâfatı hak etmiş olur. (Keşşâf)
وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَـهُٓ اَجْراً
وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Şart üslubundaki tekipte مَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ cümlesi, şarttır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart ismi مَنْ mübteda, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَتَّقِ اللّٰهَ cümlesi, haberdir.
Müsnedin muzari fiille gelmesi cümlenin hükmünü takviye etmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, tenbih ve ikazı artırmak için zamir makamında zahir ismin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
فَ karînesi olmadan gelen cevap cümlesi يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَنْهُ , durumun ona has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir..
Mef’ûl olan سَيِّـَٔاتِه۪ ‘in nekreliği, nev ve kesret ifade eder.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
وَيُعْظِمْ لَـهُٓ اَجْراً cümlesi atıf harfi وَ ‘la şartın cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَـهُٓ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir..
Mef’ûl olan اَجْراً ‘in nekreliği, tazim ve nev ifade eder.
اَجْراً kelimesinin belirsiz gelişi, mükâfatı tamamlamayı bildiren umum ifadesi içindir. (Rûhu’l Beyân)
Cümledeki muzari fiiller hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )
لَـهُٓ - عَنْهُ ve اَجْراً - سَيِّـَٔاتِه۪ gruplarındaki kelimeler arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
وَيُعْظِمْ لَـهُٓ اَجْراً ifadesinde istiare vardır. Allah’ın emirlerini yerine getirenlerin mükâfatı, işçiye ödenen ücrete benzetilmiştir.