ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ
Müfessirler “gökte olan”dan maksadın kim veya ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: 1. Bundan maksat Allah’tır; ancak bu mecazi bir anlatım olup maksat O’nun yüceliğini ve gücünün sonsuzluğunu vurgulamaktır. Allah mutlak mânada yücedir, sonsuz ve sınırsızdır, zamanda ve mekânda olanlar ise sınırlıdır ve Allah bu sınırlamalardan münezzehtir. 2. Maksat gökteki meleklerdir. Onlar Allah’ın emriyle yeryüzüne inerek kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. 3. Maksat, Allah’ın gökten inen azabıdır. Allah’ın rahmeti ve nimeti nasıl gökten iniyorsa O’nun azabı da inkârcı ve isyankârların başına gökten iner (daha geniş bilgi için bk. Râzî, XXX, 69-70; Elmalılı, VII, 5232 vd.; İbn Âşûr, XXIX, 33). Bize göre burada geçen “gök” kelimesiyle, fizikî evrenin gökleri değil, madde ötesi, yüce olan varlık düzeyi kastedilmiş olmalıdır.
15. âyette belirtilen imkânların iyi değerlendirilmesi gerektiği yönünde ikazlar içeren bu âyetlerde insanların, yeryüzündeki nimetlerden yararlanırken azgınlık ve taşkınlık göstermemeleri gerektiğine, aksi takdirde yeryüzünde şiddetli felâketlerin, yıkımların vuku bulacağına, böylece Allah’ın gönderdiği uyarıcıyı (peygamber), onun uyarılarını önemsemeyenlerin şiddetle cezalandırılacaklarına dikkat çekilmektedir. Nitekim 18. âyette de geçmişte gerçekleri yalan sayanların bu şekilde cezalandırıldığı hatırlatılmaktadır (krş. Kasas 28/81; Hâkka 69/6-8).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 422ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ
Fiil cümlesidir. Hemze istifham harfidir. اَمِنْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي السَّمَٓاءِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel فِي السَّمَٓاءِ ‘den bedel-i iştimâl olup mahallen masubdur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimal.
Bedel-i iştimâl: Mübdelün minh’e tam olarak uymayan, onun bir parçası da olmayan ancak, başka yönden ilgisi bulunan; daha çok mübdelün minh’in özelliğini ve durumunu bildiren bedeldir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir.
Fiili muzarinin başına اَنْ harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَخْسِفَ fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. بِكُمُ car mecruru يَخْسِفَ fiiline mütealliktir. الْاَرْضَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِذَا müfacee harfidir. اِذَا isim cümlesinin önüne geldiğinde ‘birdenbire, ansızın’ manasında mufacee harfi olur.
İsim cümlesidir. Munfasıl zamir هِيَ mübteda olup mahallen merfûdur. تَمُورُ haber olarak mahallen merfûdur.
تَمُورُ damme ile merfû muzâri fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ‘dir.
ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Ayetin başındaki hemze inkarîdir. Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tehdit, tevbih ve inkâr kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
اَمِنْتُمْ fiilinin mef’ûlu konumunda olan müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in, sıla cümlesi mahzuftur. فِي السَّمَٓاءِ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ cümlesi, masdar teviliyle ism-i mevsûlden bedel-i iştimâldir. Masdar-ı müevvel, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur بِكُمُ , durumun onlarla ilgili olduğunu vurgulamak için mef’ûl olan الْاَرْضَ ‘e takdim edilmiştir
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
O'nun mülkü her ne kadar herşeyi kapsıyor ise de özellikle semanın anılması, kudreti nafiz (etkili) ve geçerli olan O mutlak ilâhın, semada olan olduğuna, yeryüzünde bulunup tazim ettikleri kimselerin ilâh olmadığına dikkat çekmek içindir. (Kurtubî)
الْاَرْضَ - السَّمَٓاءِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
بِكُمُ ‘deki بِ harf-i ceri musahabe içindir. Yani, sizin aslınıza eşlik etmek için yeri batırıyor. Semanın ve yerin cem edilmesinde güzel bir tıbâk vardır. (Âşûr)
Muktezâ-i zâhire göre, ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ cümlesinin ءَاَمِنْتُموهُ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ .. şeklinde gelmesi gerekirdi. Burada zamir yerine ism-i mevsûlün getirilmesi, mahzuf sıla cümlesine müteallak car ve mecrûr فِي السَّمَٓاءِ ifadesiyle gücün kaynağı olarak görülen gökyüzünde Allah’ın yüceliğine ve her şeyin tasarrufunun kendisinde olduğuna işaret etme fırsatı vermektedir. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebi Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması - Âşûr)
İnkâr, tevbîh (kınama) ve tahzîr (uyarma) anlamlarında kullanılan istifhamla başlayan bu ayet-i kerîme kâfirleri muhatap almaktadır. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebi Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)
فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ
فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ cümlesi atıf harfi فَ ile istînâf cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vasılda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada isim cümlesi, fiil cümlesine atfedilmiştir.
İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır. Hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Rıfat Resul Sevinç, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191)
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اِذَا ; müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Özellikle فَ ile birlikte kullanıldığı zaman cümleye, ‘ansızın, bir de bakarsın ki hayret verici bir durum’ anlamları katar.
هِيَ mübteda, تَمُورُ haberdir.
Müspet muzari fiil sıygasında gelerek, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade eden تَمُورُ cümlesi, müsneddir.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
مَنْ فِي السَّمَٓاءِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla السَّمَٓاءِ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü السَّمَٓاءِ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.