Kalem Sûresi 48. Ayet

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ  ...

Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَاصْبِرْ sen sabret ص ب ر
2 لِحُكْمِ hükmüne ح ك م
3 رَبِّكَ Rabbinin ر ب ب
4 وَلَا ve
5 تَكُنْ olma ك و ن
6 كَصَاحِبِ sahibi gibi (Yunus) ص ح ب
7 الْحُوتِ balık ح و ت
8 إِذْ hani
9 نَادَىٰ seslenmişti ن د و
10 وَهُوَ ve o
11 مَكْظُومٌ sıkıntıdan yutkunarak ك ظ م
 

“Rabbinin hükmü”nden maksat Hz. Muhammed’e (s.a.v.) verilen peygamberlik ve dini tebliğ görevidir (krş. Müddessir 74/1-7; ayrıca bk. İbn Âşûr, XXIX, 104) veya Allah’ın inkârcılara mühlet vererek onlara karşı Hz. Peygamber’e yardımını ertelemesidir (Râzî, XXX, 98). “Balığın arkadaşı” ise Yûnus peygamberdir. Hz. Peygamber’e, Allah’ın verdiği görevi sabırla yerine getirmesi emredildikten sonra Yûnus’a atıf yapılmakta ve Resûlullah’a onun hatalı davranışını tekrar etmemesi telkin edilmektedir. Çünkü Yûnus, tebliğ ettiği dini halkın kabul etmediğini görünce sabır ve azimle görevine devam edeceği yerde, halkına kızarak ülkeyi (Ninova) terketmiş, bir gemiye binip denize açılmış, yolda fırtına çıkmış, yolcuların bir kısmının denize atılmasına karar verilince çekilen kurada Yûnus’un şansına denize atılmak düşmüştü; fakat denizde bir balık (balina) tarafından yutularak boğulmaktan kurtulmuş, sahile bırakılmıştı. Böylece kendisine burada da Allah’ın rahmeti yetişti. Yûnus Allah’ın emriyle ülkesine dönüp peygamberlik görevini sürdürmeye, tevhid inancını yaymaya devam etti. Bir rivayete göre Hz. Yûnus kavmine, inanmadıkları takdirde bir azaba uğrayacaklarını bildirmiş, ancak onlar tövbe edip imana geldikleri için bu azap tahakkuk etmemiştir. Fakat onların imana geldiklerinden habersiz olan Yûnus, belirttiği azabın vaktinde gerçekleşmediğini görünce kendisinin alay konusu olacağını düşünerek kızgın bir halde kavminden ayrılıp gitmiştir (bilgi için ayrıca bk. Sâffât 37/139-148). Burada Yûnus peygamberin kıssasına değinilerek Hz. Muhammed uyarılmakta, Mekke müşriklerinin kendisine gösterdiği muhalefete kızıp da ümitsizliğe kapılmaması ve peygamberlik görevini sürdürmesi telkin edilmektedir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 438-439
 
Âyetteki “ sahibü’l-hût” ifadesiyle Yunus Aleyhisselam kastedilmektedir. Peygamber Efendimiz üstün tevâzuu sebebiyle “ Hiç kimse benim Yunus Peygamber’den daha hayırlı olduğumu kesinlikle söylemesin” buyurmuştur 
(Buhari, Enbiya 35; Müslim, Fezâil 159).
 

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ


فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن وقعت في ضيق فاصبر …(Sıkıntı olduğunda sabret) şeklindedir. 

اصْبِرْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  لِحُكْمِ  car mecruru اصْبِرْ  fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. 

رَبِّكَ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَا تَكُنْ  atıf harfi وَ ‘la  اصْبِرْ ‘a matuftur. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَكُنْ  nakıs sükun ile meczum muzari fiildir. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. 

كَصَاحِبِ  car mecruru  كَانَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Muzâf mahzuftur. Takdiri, لا يكن حالك كحال صاحب الحوت (Senin halin yunusun sahibinin hali gibi olmasın) şeklindedir.  الْحُوتِۢ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ


اِذْ  zaman zarfı mukadder muzâfa mütealliktir. Takdiri, كحال صاحب الحوت وقت ندائه (Yunus sahibinin nida ettiğindeki durumu gibidir.) şeklindedir.  نَادٰى  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

نَادٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.    

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  مَكْظُومٌۜ  haber olup lafzen merfûdur. 

مَكْظُومٌ  kelimesi, sülâsi mücerredi  كظم  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ


Rabıta harfi  فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olmuştur. Şart üslubunda gelen ayette cevap cümlesi olan  فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Takdiri,  إن وقعت في ضيق (Sıkıntı olduğunda …) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Veciz ifade kastına matuf  لِحُكْمِ رَبِّكَ  izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim, teşrif ve destek içindir. Rab ismine muzâf olan  حُكْمِ , şan ve şeref kazanmıştır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Müfredin müfrede benzetildiği teşbih, teşbih edatı zikredildiği için mürsel, vech-i şebeh zikredilmediği için mücmeldir.

وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى  cümlesi, atıf harfi  وَ ‘la, makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vasılda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesiyle fiilin tekrarı ve yenilenmesi, isim cümlesiyle de sabitlik kastedilerek, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. 

Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubundan nehiy üslubuna iltifat edilmiştir. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Teşbih harfi  كَ  ile mecrur mahaldeki  كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ  izafeti,  كَانَ ’nin mahzuf habere mütealliktir. 

صَاحِبِ  muzâfun ileyhtir. Takdiri  حالك (Senin halin) olan muzâf, mahzuftur. Yani; لا يكن حالك كحال صاحب الحوت (Senin halin balık sahibinin hali gibi olmasın) demektir. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  نَادٰى  cümlesi  اِذْ ’in muzâfun ileyhidir.  اِذْ  zaman zarfı, mahzuf muzâfa mütealliktir.

Hal  وَ ’ıyla gelen  وَهُوَ مَكْظُومٌ  cümle, mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Hal cümleleri anlamı açıklamak için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Rabbinin hükmünü, onlara mühlet vermesini ve senin onlara karşı zaferini geciktirmesi hükmünü sabırla bekle. Acele etmekte ve sıkıntıda balık sahibi Yunus (a.s) gibi olma. O balığın karnında:  لَّاۤ إِلَـٰهَ إِلَّاۤ أَنتَ سُبۡحَـٰنَكَ إِنِّی كُنتُ مِنَ ٱلظَّـٰلِمِینَ  [Senden başka hiç ilâh yoktur. Seni tenzih ederim gerçekten ben zalimlerden oldum.] (Enbiyâ:87) diye öfkeli ve pek üzgün olarak Rabbine yalvarmıştı. Yani senin durumun, onun yalvardığı vakitteki hali gibi olmasın. Ondaki sıkıntı ve hiddet sende bulunmasın. Aksi halde, onun başına gelen musibet senin de başına gelir. (Rûhu’l Beyân) 

Hak Teâla'nın "O balık sahibi gibi olma. Hani o, gamla dolu olarak dua etmişti" ifadesiyle ilgili olarak iki mesele vardır:

Birinci Mesele: Ayetteki, (إذ) ifadesinin amili,  كصاحب الحوت (O balığın arkadaşı)  ifadesinin manasıdır, yani, "Sen dua (nida) ederken, balık sahibi (Yunus) gibi olma" demektir. Bu böyledir. Çünkü "o balık sahibi", o vakit gamla dopdoluydu. Böylece adeta, لا تكن مكظوما (Sen gamlanma, üzülme) denilmek istenmiştir.

İkinci Mesele:  صاحب الحوت (Balığın arkadaşı) ifadesiyle Yunus (as) kastedilmiştir. Çünkü o, balığın karnında:  لا إله إلا أنت سبحانك إنى كنت من الظالمين [Senden başka ilah yok. Seni tesbih ve tenzih ederim. Şüphesiz ben, zalimlerden oldum.] (Enbiya/87) diye dua ve niyazda bulunmuştu.  وهو مكظوم  ifadesi, ‘kederle dopdolu’ demek olup, birisi su kabını doldurduğunda kullandığında deyimine dayanır. Buna göre mana, "Senden, o Yunus'dan sadır olan gibi bir darlık ve gazap sadır olmasın. Eğer olursa, sen de onun gibi imtihan olunursun" şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)

ذُو  kelimesi bilindiği gibi ‘sahip’ manasındadır. Bazıları ذُو ‘nun  صاحب  kelimesinden daha beliğ ve fasih olduğunu söylemişlerdir. ذُو النون  denildiği zaman, Yunus (as)'ın ona mahkum kalmayıp onun sıkıntısından kurtuluşu;  صاحب  denildiği zaman da o balığın içinde bulunması durumlarına işaret edilmiş oluyor. Onun için Enbiya Suresinde övülürken  ذُو النون , bu surede ise ona benzemekten nehyedilirken  صاحب الحوت  diye isimlendirilmiştir. Burada  الحوت  ve  النون  kelimelerinin ikisinin de balık manasına gelmesi itibariyle, bu ayet ile surenin başındaki  نٓ ‘a dolaylı yoldan bir işaret yapılmış demektir. Bundan bazıları dan maksadın bu  الحوت  olduğu görüşüne varmışlardır. Fakat öyle olsaydı burada  صاحب النون  denilmek uygun düşerdi. Demek ki maksat o olmamakla beraber dolaylı yoldan ona bir işaret de vardır. (Elmalılı)