Kalem Sûresi 47. Ayet

اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ  ...

Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَمْ yoksa
2 عِنْدَهُمُ yanlarında (mıdır?) ع ن د
3 الْغَيْبُ gayb غ ي ب
4 فَهُمْ onlar
5 يَكْتُبُونَ yazıyorlar ك ت ب
 

İnkârcılara soru tarzında başka bir uyarı olup özellikle dinî konularda insanın bilgi kapasitesinin sınırlı olduğuna, Allah’tan başka hiç kimse gayb âlemi hakkında bilgi sahibi olmadığı için bu konularda ileri sürülen iddiaların da temelsiz olacağına, sonuç olarak din konularında Allah’ın peygamberi vasıtasıyla insanlara ulaştırdığı vahiy bilgisinin yegâne kaynak olarak benimsenmesi gerektiğine işaret edilmektedir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 437
 

اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ


اَمْ  munkatıadır. بل  ve hemze manasındadır.  عِنْدَ  mekân zarfı mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Muttasıl zamir  هُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

الْغَيْبُ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.

 

فَهُمْ يَكْتُبُونَ


 فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsim cümlesidir. Muttasıl zamir  هُمُ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَكْتُبُونَ  haber olarak mahallen merfûdur. 

يَكْتُبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ


Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.  اَمْ  munkatıadır. Burada inkârî istifham harfi hemze ve intikal ifade eden  بَلْ  manasındadır.

Cümle, istifham üslubunda olmasına rağmen, vaz edildiği soru anlamından çıkarak taaccüp ve tevbih anlamı kazandığı için mecâz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin Allah Teala olması sebebiyle, terkipte tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur  عِنْدَهُمُ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  الْغَيْبُ , muahhar mübtedadır. 

Ayetteki takdim kasr ifade eder. (Âşûr) Kasr, mübteda ve haber arasındadır. Takdim kasrında takdim edilen her zaman maksûrun aleyh, tehir edilen ise maksûrdur.  عِنْدَهُمُ , maksurun aleyh/sıfat,  الْغَيْبُ  maksûr/mevsûf olmak üzere, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. Yani müsnedün ileyhin, takdim edilen bu müsnede has olduğu ifade edilmiştir.

Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda  كائِنٍ  benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)

فَهُمْ يَكْتُبُونَ  cümlesi atıf harfi  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsned  يَكْتُبُونَ ‘nin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Yoksa gayb (bilgisi) yani levh-i mahfûz yanlarında da verdikleri hükümleri oradan mı yazıyorlar? (Keşşâf)

Bu ayetle ilgili olarak şu iki izah yapılabilir:

1) Bu, "Levh-i mahfûz yoksa onların yanında da, onlar, üzerinde ısrar ettikleri küfür ve şirkin mükafatı olduğunu oradan mı alıp yazıyorlar? Dolayısıyla bu küfürde mi ısrar ediyorlar" demektir. Bu manaya göre, ayetteki istifham, "istifham-ı inkârî" olmuş olur.

2) Bu, "Görülmeyen şeyler, onların akıllarında sanki mevcutmuş da, böylece onlar Allah'ın aleyhine yazıp, çiziyorlar. Allah aleyhine istediklerine ve dilediklerine karar veriyorlar" demektir. (Fahreddin er-Râzî)

Bu iki ayet yukarıda geçen ve ayetlerine benzer olmakla beraber manayı toplayıp, ta sûrenin başındaki ayetine kadar götürmüş ve bu suretle "kalem"den maksadın da gayb ilminden olmuş olacak her şeyin kaderini yazan ilâhi kalem olduğunu anlatmıştır. (Elmalılı)