Kalem Sûresi 50. Ayet

فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ  ...

(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَاجْتَبَاهُ onun du’asını kabul etti ج ب ي
2 رَبُّهُ Rabbi ر ب ب
3 فَجَعَلَهُ ve onu yaptı ج ع ل
4 مِنَ -den
5 الصَّالِحِينَ salihler- ص ل ح
 

“Rabbinin hükmü”nden maksat Hz. Muhammed’e (s.a.v.) verilen peygamberlik ve dini tebliğ görevidir (krş. Müddessir 74/1-7; ayrıca bk. İbn Âşûr, XXIX, 104) veya Allah’ın inkârcılara mühlet vererek onlara karşı Hz. Peygamber’e yardımını ertelemesidir (Râzî, XXX, 98). “Balığın arkadaşı” ise Yûnus peygamberdir. Hz. Peygamber’e, Allah’ın verdiği görevi sabırla yerine getirmesi emredildikten sonra Yûnus’a atıf yapılmakta ve Resûlullah’a onun hatalı davranışını tekrar etmemesi telkin edilmektedir. Çünkü Yûnus, tebliğ ettiği dini halkın kabul etmediğini görünce sabır ve azimle görevine devam edeceği yerde, halkına kızarak ülkeyi (Ninova) terketmiş, bir gemiye binip denize açılmış, yolda fırtına çıkmış, yolcuların bir kısmının denize atılmasına karar verilince çekilen kurada Yûnus’un şansına denize atılmak düşmüştü; fakat denizde bir balık (balina) tarafından yutularak boğulmaktan kurtulmuş, sahile bırakılmıştı. Böylece kendisine burada da Allah’ın rahmeti yetişti. Yûnus Allah’ın emriyle ülkesine dönüp peygamberlik görevini sürdürmeye, tevhid inancını yaymaya devam etti. Bir rivayete göre Hz. Yûnus kavmine, inanmadıkları takdirde bir azaba uğrayacaklarını bildirmiş, ancak onlar tövbe edip imana geldikleri için bu azap tahakkuk etmemiştir. Fakat onların imana geldiklerinden habersiz olan Yûnus, belirttiği azabın vaktinde gerçekleşmediğini görünce kendisinin alay konusu olacağını düşünerek kızgın bir halde kavminden ayrılıp gitmiştir (bilgi için ayrıca bk. Sâffât 37/139-148). Burada Yûnus peygamberin kıssasına değinilerek Hz. Muhammed uyarılmakta, Mekke müşriklerinin kendisine gösterdiği muhalefete kızıp da ümitsizliğe kapılmaması ve peygamberlik görevini sürdürmesi telkin edilmektedir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 438-439
 

 Zemme ذمّ :

  Fiil olarak kötü davranışından veya hareketinden dolayı onu zemmetmek, suçlamak, ayıplamak, yermek, kınamak ve paylamak anlamında ذَمَّ-يّذُمُّ şeklinde kullanılır. Bu fiilin mastarı ذَمٌّ olarak gelir.

  Kötü davranış veya hareketinden dolayı ayıplanan, suçlana, yerilen ve kınanan kişiye de مَذْمُومٌ denir.

  ذِمَّةٌ Savsaklayıp bozması halinde kişinin zemmedileceği/suçlanacağı ahit/anlaşma/sözleşme veya verilen sözdür.  (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim formunda 5 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri zimmet, zemmetmek, mezmûm ve zımmîdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


Ayet, atıf harfi  فَ  ile önceki ayetteki  لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ ‘ya matuftur. Fiil cümlesidir.  اجْتَبٰيهُ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  رَبُّهُ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَعَلَهُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  مِنَ الصَّالِح۪ينَ  car mecruru amili  جَعَلَ  fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlune mütealliktir.  اجْتَبٰيهُ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  جبي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

الصَّالِح۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  صلح  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


Ayet atıf harfi   فَ  ile takdiri  فأدركته نعمة من ربه  (Ve rabbinden nimet ona ulaştı.) olan mukadder cümleye atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)

Veciz ifade kastına matuf  رَبُّهُ  izafetinde, Hz. Yunus’a ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Hz. Yunus’a tazim ve teşrif içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Aynı üslupta gelen  فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ  cümlesi, atıf harfi  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.  Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مِنَ الصَّالِح۪ينَ  car mecruruجَعَلَ  fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlüne mütealliktir. Mef’ûlün hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

الصَّالِح۪ينَ  ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.

مِنَ الصَّالِح۪ينَ ’deki  مِنَ , ba’diyet içindir.

الصَّالِح۪ينَ  ile kastedilen, faziletli olan peygamberlerdir. (Âşûr) 

فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ  [Ama Rabbi onu seçti ] cümlesi Rabbinin nimeti ve rahmeti ona yetişti, tevbesini kabul ederek kendisine yaklaştırdı, yeniden vahyine nail eyledi ve onu yüz bin veya daha kalabalık bir topluma gönderdi ve terki daha iyi olan işleri yapmaktan korumak suretiyle salihlerden salâhta kemâle erenlerden kıldı demektir. Ayet, sabrın faziletine, peygamberlerin evla olan şeyleri terketmiş olabileceklerine, kulun yaptığı hatalardan dolayı pişmanlık duyup Allah'a yalvarmasının ikram vesilelerinden olduğuna, Allah'ın tevfikinin (başarılı kılmasının) kendisinden gizli bir nimet olduğuna ve salâhın, Allah'ın seçtiği kullardan başka kimsenin ulaşamayacağı yüksek bir mevki olduğuna işaret eder. (Rûhu’l Beyân)