Kalem Sûresi 51. Ayet

وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ  ...

Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنْ ve
2 يَكَادُ neredeyse ك و د
3 الَّذِينَ kimseler
4 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
5 لَيُزْلِقُونَكَ seni devireceklerdi ز ل ق
6 بِأَبْصَارِهِمْ gözleriyle ب ص ر
7 لَمَّا zaman
8 سَمِعُوا işittikleri س م ع
9 الذِّكْرَ Zikr(Kur’an)’ı ذ ك ر
10 وَيَقُولُونَ ve diyorlardı ق و ل
11 إِنَّهُ şüphesiz O
12 لَمَجْنُونٌ mecnundur ج ن ن
 

Hz. Peygamber’den Kur’an’ı dinleyen müşriklerin gözleri (bakışları) etkili oklara benzetilerek ona karşı duydukları kin, nefret ve kıskançlık gibi menfi duyguları tasvir edilmektedir. Kur’an’ın edebî üstünlüğü karşısında hayranlık duygularını bastıramayan müşrikler, gerek dil gerekse içerik bakımından onda tenkit edebilecekleri herhangi bir kusur bulamayınca insanların Hz. Peygamber’e karşı gösterdikleri ilgi ve dikkati önlemek için onun sözüne güvenilmez bir mecnun olduğunu propaganda etmeye başlamışlardır. Ancak yüce Allah Kur’an’ın üstün niteliklerini açıklayarak onların menfi propagandalarını etkisiz hale getirmiştir.

Müşrikler Hz. Peygamber’i gördüklerinde, ona karşı duydukları kıs­kançlık ve düşmanlık sebebiyle gözleriyle onu oklayıp öldüreceklermiş gibi bakarlardı. 51. âyet onların bu psikolojik durumunu tasvir etmektedir. Bu âyetin nazarla (göz değmesi) ilgili olduğu yolunda yaygın bir kanaat bulunmakla birlikte bu kanaat kesin bir bilgiye dayanmamaktadır. Nitekim Şevkânî’nin aktardığına göre (V, 319) çok yönlü bir âlim olan İbn Kuteybe de âyette müşriklerin Resûlullah’a nazar değdirmelerinden söz edilmediğini, Resûlullah Kur’an okuduğunda inkârcıların ona kin ve düşmanlık duygularıyla baktıklarının anlatıldığını ifade etmiştir. Buna göre nazar hakkında başka deliller varsa da bu âyetin onunla ilgisi yoktur.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 439
 
Bu âyet “ göz değmesi” anlamına gelen nazarın hak ve gerçek olduğunu göstermektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz de “ Göz değmesi bir gerçektir“ (Buhari, Tıb 36, Libas 86; Müslim, Tıb 41,42);” Eğer kaderi geçecek bir şey olsaydı, göz değmesi ( nazar) kaderi geçerdi” (Müslim, Tıb 42; Tirmizi, Tıb 17) buyurmuş; Hz. Âişe de “ Resûlullah aleyhisselâm göz değmesinden dolayı okumayı bana emretti” demiştir (Buhari, Tıb 35; Müslim, Selâm 55,56).
Nazar için  Kalem sûresi 51 ve 52. âyetler de okunmalıdır. 
Ebû Sâid el-Hûdri radıyallahu anh şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve göz değmesinden Allah’a sığınırıdı. Nihayet Muavvizeteyn (Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nas) nâzil oldu. Ondan sonra Muavvizeteyn ile Allah’a sığınmaya başladı ve diğer duaları  bıraktı. 
(Tirmizi, Tıb 16; İbni Mâce, Tıb 33).
 

وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ 


وَ  istînâfiyyedir.  اِنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اِنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri;  أنه  şeklindedir.

Şan zamirleri: Müfred gaib ve gaibe (3. tekil şahıs zamiri)nde kendisine dikkat çekilmek istenen bir iş için kullanılır. İkisine birden iş zamiri denir.

Müzekkerine > zamiruş şan (هُوَ – هُ) Müennesine > zamirul kıssa (هِيَ – هَا)

Zamirler normalde kendinden önceki ismi açıklarken, zamiruş-şan/kıssa ise kendinden sonraki kısma dikkat çeker. Şan zamiri “Benden sonra bir cümle gelecek; gelecek olan o cümle çok önemli” mesajı verir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَكَادُ  mukarebe fiillerinden nakıs muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlü  يَكَادُ ‘nun ismi olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  لَيُزْلِقُونَكَ  cümlesi  يَكَادُ ‘nun haberi olarak mahallen mansubdur.

لَ  harfi,  اِنْ ‘in muhaffefe  اِنَّ  olduğuna delalet eden lam-ı farikadır.

يُزْلِقُونَكَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بِاَبْصَارِ  car mecruru  يُزْلِقُونَكَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.  

لَمَّا ; muzârinin başında cezm, kalb ve nefî harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır. 

لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği) 

سَمِعُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri, كادوا يزلقونك (Neredeyse seni devireceklerdi) şeklindedir.

سَمِعُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. الذِّكْرَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

يُزْلِقُونَكَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  زلق ’dır.

إِفْعَال  babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

 

 وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ


وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  يَقُولُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ ‘dur.  يَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  مَجْنُونٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مَجْنُونٌ  kelimesi, sülâsi mücerredi  جنن  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ


وَ , istînâfiyyedir. 

İstînâfiyye  وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

اِنْ , muhaffefe  اِنَّ ’dir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Cümlede icaz-ı hazif sanatı vardır.  اِنْ ’in ismi olan şan zamiri mahzuftur. 

اِنْ ’in haberi olan  يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ , nakıs fiil  يَكَادُ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , nakıs fiil  يَكَادُ ’nun ismi konumundadır. Sılası olan  كَفَرُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ  cümlesi,  يَكَادُ ’nun haberidir. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Habere dahil olan  لَ , lam-ı farika’dır.  اِنْ ’in,  اِنَّ ’den hafifletilmiş olduğunun alametidir. بِاَبْصَارِهِمْ  car mecruru  يُزْلِقُونَكَ ’ye mütealliktir.

Ayette ifade edilen “gözleriyle devirmek” aklen muhal olsa bile “neredeyse” ifadesi bu ifadeyi tahayyülde yaşatmış, durumun ciddiyetini ortaya koymak ve tasavvuru netleştirmek için mübalağa sanatı yapılmıştır.

Her açıdan düşünüldüğünde gözlerin kayması istiare-i mekniyyedir. Bakışlar oklara benzetilmiştir ve müşebbehün bih, eşanlamlısı olan  يُزْلِقُونَكَ  fiili ile remz edilmiştir. (Âşûr)


 لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ 


Şart üslubundaki itiraz cümlesi, fasılla gelmiştir.  لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı da taşıyan zaman zarfıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan سَمِعُوا الذِّكْرَ  şart cümlesi,  لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir. الذِّكْرَ , Kur’an-ı Kerim anlamındadır.

Şartın cevap cümlesi, öncesinin delaletiyle hazf edilmiştir. Takdiri;  كادوا يزلقونك () şeklindedir.

Bu takdire göre mezkûr şart ve mukadder cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur.

Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)

Haynûne manasındaki  لَمَّا  aslında şartının bilindiği durumlarda gelir ve şartla cevap arasındaki kuvvetli irtibatı ve tertipteki sürati ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf/29, s. 424)

لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği) 


وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ


Cümle atıf harfi  وَ ‘la,  لَيُزْلِقُونَكَ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi, hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil cümlesi lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ  cümlesi,  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

O inkâr edenler zikri, Kur’an'ı işittikleri zaman neredeyse seni bakışlarıyla yere devireceklerdi. Ayette murad edilen mana şudur: Onlar sana olan şiddetli düşmanlıklarından dolayı sana öfke ile göz ucuyla bakarlar. Öyle ki neredeyse senin ayağını kaydırıp yere atacaklar. Bu sadece ve sadece, Kur'an'ı işittikleri zamanki öfke ve kinlerinden dolayıdır. Araplar böyle öfke ile bakanlar için ”Bana öyle bir baktı ki, gücü yetseydi neredeyse bakışıyla yere yatıracaktı" derler. İşte ayette murad edilen mana bu kabildendir. (Rûhu’l Beyân)

وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌ  cümlesiyle 2. ayetteki  مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ  cümlesiyle reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. (Âşûr)