A'râf Sûresi 118. Ayet

فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ  ...

Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَوَقَعَ ortaya çıktı و ق ع
2 الْحَقُّ gerçek ح ق ق
3 وَبَطَلَ ve batıl oldu ب ط ل
4 مَا şeyler
5 كَانُوا oldukları ك و ن
6 يَعْمَلُونَ yapıyor(lar) ع م ل
 

Hz. Mûsâ’ya Allah tarafından “Asânı at!” buyurulması, onun sergilediği hadisenin, bizâtihî kendisinin bir gösterisi veya bir büyüsü olmayıp Allah’ın iradesi uyarınca gerçekleşen bir mûcize olduğuna; ejderha haline dönüşen asânın yuttuğu şeylerden “onların uydurdukları şeyler” diye söz edilmesi de Firavun’un sihirbazlarınca sergilenen sihrin asılsızlığına işaret eder. Nitekim 118. âyette “Böylece gerçek ortaya çıktı…” buyurulmakla da sihirbazların gösterilerinin asılsız, Mûsâ’nın mûcizesinin de gerçekten vuku bulmuş bir hadise olduğu ifade edilmiştir. Âyetteki “batala” fiili de sihirbazların yaptıklarının hem asılsız olduğunu, yani gerçekten vuku bulmuş bir olay değil, aksine bir aldatmaca olduğunu hem de Firavun’un beklediği sonucu vermediğini göstermektedir. 119. âyette bunun bir yenilgi olduğu, Firavun ve adamlarının bu yenilgiyi kabul ederek küçük düşmüş bir vaziyette gösteri alanından çekildikleri bildirilmektedir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 570

 

  فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  وَقَعَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  الْحَقُّ  fail olup lafzen merfûdur.

Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Matufun irabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

فَ : Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَ  atıf harfidir.  بَطَلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Müşterek ism-i mevsûl  مَا, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.

كَانُوا  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  وا ; muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

يَعْمَلُونَ  fiili  كَانُوا ’nin haberi olarak mahallen mansubtur.  يَعْمَلُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

كَانَ ’nin haberinin muzari fiil olması, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylem olduğuna veya geçmişte mûtat olarak yapılan ve âdet haline getirilen davranış olduğuna işaret eder. Fail onu sürekli yaptığından âdet haline getirmiştir. (M. Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde Kane Fiili Ve Kur’an’da Kullanımı)

كَان ’nin  haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103)


 

فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ

Ayet  فَ  ile  هِيَ تَلْقَفُ  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üsluptaki  وَبَطَلَ  cümlesi, tezat nedeniyle makabline atfedilmiştir. 

بَطَلَ  fiilinin faili konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا’nın sılası  كَانُوا يَعْمَلُونَۚ, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

كَان ’nin  haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s.103)

كان’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve  geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar  olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 41)

”Hak (gerçek) ortaya çıktı.” ibaresinde istiare vardır.  وَقَعَ  fiili,  ثبت  manasında müstear olarak kullanılmıştır. (Sâbûnî)

وَقَعَ - بَطَلَ  arasında îhâm-ı tezâd ve  الْحَقُّ وَبَطَلَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Belki de  نَزَلَ  değil de  وَقَعَ  fiilinin seçilmesi  الإلْقاءِ  fiiline münasip olduğu içindir. Çünkü atılan şey yere düşer ve böylece asanın yere düşmesiyle hak ortaya çıkar. (Âşûr)

Yaptıkları şeyin batıl olarak vasıflanması bu fiilden maksadın hudûs değil de zuhur manası olduğunu gösterir. Çünkü yaptıkları şeyin batıl oluşu sabit bir vasıftır.  Musa (a.s.) sopasını atmadan önce de bu vasıf vardır. Fakat sopanın fırlatılmasıyla batıl olduğu ortaya çıkmıştır. Fiil sıygasının asıl olan varlık ve hudûs manasında değil de hudûsun zuhuru manasındaki bu kullanımı azdır ve ancak bir sebep olduğunda görülür. (Âşûr) 

فَوَقَعَ الْحَقُّ  cümlesinden sonra  وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  cümlesinin gelmesi, cümlenin içeriğini onaylatmak, yaptıklarını zemmetmek içindir. Hayal kırıklıklarını duyurmak için Müslümanlara bir teselli, müşrikler ve kâfirler için bir tehdittir. (Âşûr)