رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | رَبِّ | Rabbine |
|
2 | مُوسَىٰ | Musa’nın |
|
3 | وَهَارُونَ | ve Harun’un |
|
Sihirbazlar mağlûbiyetin ardından, sihrin bütün inceliklerini bilmelerine rağmen kendilerini mağlûbiyete uğratan bu hadisenin bir sihir olamayacağını; şu halde Mûsâ’nın hak peygamber, gösterdiklerinin de ancak bir mûcize olarak kabul edilmesi gerektiğini anlayarak Allah için secdeye kapandılar. Kıptîler’de âdet olduğu üzere, Firavun için yere kapandıkları sanılmasın diye de Mûsâ ve Hârûn’un rabbi olan Allah’a iman ettiklerini açık bir dille belirtme gereğini duydular.
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ
رَبِّ önceki رَبِّ lafzından bedel olup mecrurdur. مُوسٰى muzâfun ileyh olup elif
üzere mukadder fetha ile mecrurdur. Gayri munsarif olduğu için esre almamıştır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هٰرُونَ kelimesi atıf harfi وَ ’la مُوسٰى ‘ya matuftur. Gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ
Önceki ayetin devamı olan ayette رَبِّ, önceki بِرَبِّ ’den bedeldir.
Bedel; Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsir maksatlı kullanılmasıyla yapılan ıtnâb sanatıdır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekid etmektir. (Ar. Gör. Ömer Kara, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 1 Yıl: 2000)
مُوسٰى - هٰرُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
”Harun ve Musa’nın Rabbi” şeklindeki izafet muzâfun ileyhin tazimi, gayrının tahkiri içindir.
رَبِّ kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
O sihirbazlar, “Âlemlerin Rabbine... iman ettik” deyince Firavun onlara: “Sadece beni kastediyorsunuz!” dedi. Bunun üzerine onlar, “Musa’nın Rabbine...” dediklerinde yine Firavun: “Sadece beni kastediyorsunuz... Çünkü Musa’yı terbiye edip bakıp büyüten benim ben...” dedi. Bunun üzerine “ve Harun’un Rabbine...” dediklerinde her türlü şüphe ortadan kalktı ve herkes, o sihirbazların Firavun’u inkâr ettiklerini; âlemlerin Rabbine de iman etmiş olduklarını anladılar. (Fahreddin er-Râzî ve Âşûr)