A'râf Sûresi 132. Ayet

وَقَالُوا مَهْمَا تَأْتِنَا بِه۪ مِنْ اٰيَةٍ لِتَسْحَرَنَا بِهَاۙ فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِن۪ينَ  ...

Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
2 مَهْمَا ne kadar
3 تَأْتِنَا getirsen de bize ا ت ي
4 بِهِ
5 مِنْ bir
6 ايَةٍ mu’cize ا ي ي
7 لِتَسْحَرَنَا bizi büyülemek için س ح ر
8 بِهَا onunla
9 فَمَا değiliz
10 نَحْنُ biz
11 لَكَ sana
12 بِمُؤْمِنِينَ inanacak ا م ن
 

Daha önce (130. âyette), kuraklık sıkıntısından söz edilmişti. Anlaşıldığına göre bu bir ilk uyarıydı. Ne var ki Firavun ve çevresi, bundan ders alacakları yerde, inkâr ve inatlarını daha da pekiştirdiler; bu uğurda bütün sıkıntılara katlanmaya hazır olduklarını açıklayarak âdeta Allah’a karşı meydan okudular. Yüce Allah da onları 133. âyette özetle bildirilen felâketlere mâruz bıraktı. 

 Kur’ân-ı Kerîm’de Firavun ve Mısırlılar’ın inkârları, İsrâiloğulları’na karşı haksız tutumları ve onları serbest bırakmamaktaki ısrarları yüzünden başlarına türlü felâketler geldiği özetle anlatılmış; ibret alınması için bu kadarı yeterli görülmüştür. Tevrat’ta ise, Firavun’u İsrâiloğulları’nı serbest bırakmaya mecbur etmek için, daha çok Hârûn’un değneği vasıtasıyla gerçekleştirilen ve İsrâiloğulları’na isabet etmeyen çeşitli felâket mûcizelerinin gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Mısırlılar’ın hayat damarları olan Nil sularının kana dönüştürülmesi, bütün ülkenin ve evlerin kurbağalarla dolup taşması, önce tatarcık, ardından at sineği (kımıl) istilası, hayvanların kırılması, insanların ve hayvanların vücutlarını çıban kaplaması, dolu felâketiyle dağdaki insanların ve önceki felâketlerden artakalan hayvanların kırılması, büyük bir çekirge sürüsünün yeri göğü kaplaması şeklinde sıralanan mûcizelerden hiçbiri Firavun’u yola getirmeye yetmemiş; o, her felâket vuku bulduğunda, Mûsâ’ya kendilerini bu felâketten kurtarması halinde İsrâiloğulları’nı serbest bırakacağına dair söz vermiş; fakat felâket geçince sözünden dönmüştür. Nihayet “Rab,… Mısır diyarında bütün ilk doğanları vurdu… Ve Mısır’da büyük feryat vardı; çünkü içinde ölü olmayan bir ev yoktu.” Artık bu son felâket üzerine Firavun, erkeklerinin sayısı 600.000’i bulan İsrâiloğulları’nın 400 yıldır kalmakta oldukları Mısır’dan çıkmalarına izin verdi (Çıkış, 5-12).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 577-578 

 

وَقَالُوا مَهْمَا تَأْتِنَا بِه۪ مِنْ اٰيَةٍ لِتَسْحَرَنَا بِهَاۙ فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِن۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavl mukadder cümledir.  قَالُٓوا  fiilinin mef'ûlün bihi olarak mahallen mansubtur.

مَهْمَا  şart  ismi, mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. Takdiri, تعطنا şeklindedir.

مَهْمَا  (Her ne zaman); aslı şart edatı olan  مَا’dır, ona tekid için fazla bir  مَا  ilave edilmiştir, sonra da tekrar dile ağır geleceğinden  مَا’nın  elifi  هْ’ye çevrilmiştir.

Şöyle de denilmiştir:  مَهْمَا  def etmek isteyen kimsenin çıkardığı "meh” sesi ile ceza edatı olan  مَا’dan oluşmuştur. Mübteda olarak mahallen mansubtur yahut tefsir eden bir fiille mansubtur. (Beyzâvî)

تَأْتِنَا  şart fiili olup illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت’dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  بِه۪  car mecruru  تَأْتِنَا   fiiline müteallıktır.

مِنْ اٰيَةٍ  car mecruru  بِه۪’deki zamirin temyizi veya bu zamirin mahzuf haline müteallıktır. 

لِ  harfi,  تَسْحَرَنَا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  تَأْتِنَا  fiiline müteallıktır. Mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَسْحَرَنَا  mansub muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. 

بِهَا  car mecruru تَسْحَرَنَا  fiiline müteallıktır. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  مَا  nefy harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder.  نَحْنُ  munfasıl zamiri  مَا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur.

لَكَ  car  mecruru  بِمُؤْمِن۪ينَ  ‘ye müteallıktır.

بِ  harfi zaiddir.  مُؤْمِن۪ينَ  lafzen mecrur, mahallen  مَا ’nın haberi olup cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

مُؤْمِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

وَقَالُوا مَهْمَا تَأْتِنَا بِه۪ مِنْ اٰيَةٍ لِتَسْحَرَنَا بِهَاۙ فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِن۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâi kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan … مَهْمَا تَأْتِنَا بِه۪  cümlesi, şart üslubunda haberî isnaddır. 

Şart ismi  مَهْمَا , takdiri  تعطنا  (Bize verirsen) olan fiilin mukaddem mef’ûlüdür. Bu takdim, şart isimlerinin, sadaret özelliği sebebiyledir.

Sebep bildiren harf-i cer  لِ’nin gizli  أنْ’le masdar yaptığı cümle  لِتَسْحَرَنَا, mecrur mahalde  تَأْتِنَا  fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِن۪ينَ, menfi isim cümlesi formunda, faide-i haber inkârî kelamdır. Car-mecrur  لَكَ , önemine binaen amili olan بِمُؤْمِن۪ينَ’ye takdim edilmiştir.

Müsnede dahil olan  بِ, tekid ifade eden zaid harftir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

اٰيَةٍ  kelimesi tazim için nekre olarak gelmiştir.

اٰيَةٍ  kelimesi  مَهْمَا’nın ibhamını beyandır. (Âşûr)

İnanmayacaklarını; isim cümlesi ve olumsuz cümlede haberin başına dahil olan  بِ harfiyle tekid ederek mübalağalı bir şekilde ifade etmişlerdir.